Gerçekler gibi yüzüme çarpan tokatla kendime geldim. Yanağım uyuşuyor, dudağımın kenarından çeneme kan akıyordu.
Kulağıma fısıldananlar tüylerimi ürpertti. Ruhu bozuk insanlar gibi halime tezat gülümseyerek "Hoşbuldum," dedim. "Sizinle tanıştığıma da memnun oldum Valide'm."
Kadın saçıma biraz daha asıldığında acıdan gözlerim doldu ve bunu belli etmemek için gözlerimi sıkıca yumdum.
"Ben memnun olmadım ama."
Ona el kaldırırsam kellem mi giderdi?
Yeniden gülümsedim. Ardından omuz silktim. "Memnun değilseniz gönderin o zaman."
Sustu. Sustu çünkü diyecek bir şeyi yoktu.
Hızla gözlerimi açtım ve gözlerimiz birbirini buldu. Onun önünde diz çöktüğüm ana lanet olsundu.
"Neden sustunuz? Göndersenize beni ülkeme. Ben de buraya meraklı değilim. Neden gönderemiyorsunuz? Aaa yoksa oğlunuz mu gitmemi istemiyor?"
Ayşe Sultan'ın burnundan nefes vererek sitemle güldüğünü duydum. Valide Sultan yüzümü kısa bir an süzerek saçlarımı bıraktı.
"Sen ki tarihte küçüçük bir toz parçası bile olamayacaksın. Fakat Arslan'ım şehzadeleriyle bir ay gibi parlayacak. Buna mani olmana izin vermem anlıyor musun?!"
Hızla doğrularak ayağa kalktım. Çatılı kaşlarımla "Neden bahsediyorsunuz siz?," diye tısladım. Elimle göbeğimi gösterdim. "Gebeyim ben gebe. İngiltere Prens'inin varisine. Sizce böyle ucuz numaralarda parmağım olabilir mi? Alıkoyuluyorum burada! Yollayın beni gücünüz varsa!"
Valide Sultan alayla gülümsedi. "Benim gücümü sorgulayacak en son kişi bile olamazsın. Karnındaki piçin İngiltere Kralı Alex'ten olduğunu biliyorum. Bundan dolayı gözümde asla bir Leydi olamayacaksın. Karnında bir soylu değil, bir soysuzun kanını taşıyorsun!"
Alex'e Kral neden diyorlardı? Şu an konumuz bu muydu sahiden!
Tiksinircesine yüzüne bakarak "Bunu sorgulayacak son kişi bile değilsiniz," dedim. "Siz bir devşirme olarak o makama yükselirken benim bebeğim doğuştan taç sahibi olacak. Haddinizi bilin! Bir daha da sakın bana vurma gibi bir cüretkarlık göstermeyin, aynı muameleyi görürsünüz!"
Kadın hiddetle "Sen kim oluyorsun da benim makamımda benim kudretimi sual ediyorsun?," diye bağırdı. "Sen beni tehdit mi ediyorsun ha?!"
Bir adım öne çıkarak işaret parmağımı havalandırdım. Tehditvari sallamaya başladığımda "Haddinizi bilin o zaman," diye sesimi yükselttim. "Ben sizin dizinizin dibinde oturan, iki dudağınız arasından çıkacak kelimeleri bekleyen kadınlardan değilim! Sizin kulunuz, emir eriniz değilim!"
Kadın şokla yüzüme bakakalırken ellerimle saçlarımı düzelterek kulağımın arkasına sıkıştırdım. Patlayan dudağıma bir şey yapamazdım çünkü dudağım yarılmış gibi hissediyordum.
"Dediğim gibi, gücünüz yetiyorsa beni ülkeme gönderirsiniz. Böylelikle ikimizde istediğimize ulaşırız."
Arkamı dönerek kapıya doğru yürümeye başladım. Titreyen ellerim kadının saçlarına yapışmamak için zor zaptediyordu.
Kapıyı tıklattığımda açıldı. Tam dışarı çıkacaktım ki kadın ardımdan seslendi."Bu terbiyesizliğinin bir bedeli olacak Nadia."
Onu umursamayarak odadan çıktım. Koridoru hızlı adımlarla yürümeye başladığımda dolu gözlerimden önümü zor görüyordum.
Ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Ağlayarak koşa koşa Sultan Arslan'a gidip annesini mi şikayet etmeliydim?!
Koridorda sola doğru dönüyordum ki küçük bir bedenle çarpıştım. Dengemi zorlukla sağladığımda Şehzade Mehmet'in şaşkınlıkla kafasını kaldırarak bana bakmaya başladığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RİCHARD KRALLIĞI (TAMAMLANDI)
Fiction HistoriqueKorsanlar tarafından kaçırılıp, krallığa satılan Nadia ve krallığın büyük veliaht prensi Alex'in hikayesi.. Alex'in müstakbel prensesi, Alex'e bir evlat veremediğinden ötürü yeniden bir harem kurulur ve köle pazarlarından yeni cariyeler alınır. Nadi...