İnsanoğlu kime aşık olacağını seçemiyordu. Seçebilme ihtimali olsa zaten aşkı seçmezdi.
Aşık olmadan önce ki aşk kavramı ve aşık olduktan sonra ki aşk kavramı birbirine zıttı.
Aşık olmadan önce o hisse hayran olursun, aşık olduktan sonraysa lanet edersin. Aşıkken en mutlu insanın dahi aşka lanet ettiğini düşünüyordum.
Baba ve annemle bir süre daha hasret giderdikten sonra muhafızlar artık davete geri dönmem gerektiğini söyledi.
Onlardan ayrılıp kapıdan çıktığımda, omzumda ve kalbimde ki bir kaya yükünde ki ağırlık yok olmuştu.
Eksik değildim artık. Hatta fazla bileydim. Elim karnıma gittiğinde yüzümde tebessüm oluşmuştu. Ben bir İngiliz varisine gebeydim ve bu his dünyanın en güzel şeyiydi.
Balo salonuna vardığımda yüzüme her zaman ki gülümsemelerimden takınarak kapıdan içeriye girdim.
Dans edenler, şarap içenler, politika konuşanlar ve daha fazlasından oluşan salon, gözüme oldukça güzel gelmişti.
Köşede bizim için ayrılmış koltuklarda şarabını yudumlayan Alex'e döndü gözlerim. Bakışları üzerimdeydi.
Gözgöze geldiğimiz an eteklerimi tutarak minik bir reverans yaptım ve ona sırtımı döndüm.
Ailemi bana getirmiş olabilirdi, çünkü bunun için söz vermişti. Ama o daha birkaç saat öncesinde acımasızca kalbimi avuçları arasına alıp sıkmıştı.
Bana hiçbir zaman aşık olmayacak oluşunu yüzüme vurması beni paramparça etmişti. Üstelik kalbinde ki kadını da yüzüme hiç çekinmeden söylemişti...
Bunlar affedilecek şeyler değildi. Göz yumulacak hiç değil!
Yanımdan geçen bir hizmetlinin tesisinden bir şarabı elime aldığımda arkamdan biri ismimi seslendi. "Leydi Nadia... Lütfen masamıza teşrif edin."
Arkamı döndüğümde orta yaşlı bir kadın olduğunu gördüm. Nazikçe tebessüm ederek "Tabi," dedim fakat kim olduğu hakkında bir fikrim yoktu.
Beni davet eden kadından hariç bir kadın daha vardı ve üç erkek. Erkeklerin üzerinde ki yıldızlı üniformalara bakılacak olursa Lord'dular.
Masaya yanaştığım an hepsi ayağa kalkarak yüzüme saygıyla gülümsedi. "Şeref verdiniz Leydi'm."
"Ah ne demek... Buyurun oturun lütfen."
Masada ki boş koltuğa oturduğumda erkeklerden biri bana dönerek sahici bir gülümsemeyle "Tebrik ederim," dedi. "Gebeliğiniz İngiltere için çok mühimdi Leydi Nadia."
Ağzımı açıp teşekkür edeceğim esnada masada ki diğer adam araya atladı. "Tabi ki önemi vardı ama çok diye nitelendiremeyiz. Sonuç olarak Prens'imizde bir kusur yok ve her sağlıklı kadını gebe bırakabilir. Tıpkı Gözde Farya'nın gebeliği gibi."
Yüzümde ki gülüş anında solarken bakışlarım masaya düşmüştü. Masadakiler adamı sert bir dille uyarmış olsalarda ona kızmamıştım çünkü haklıydı.
Gebe herkes kalabiliyordu. Mühim olan Alex'in sevgisiydi ve ben Alex'in nazarında sadece onun çocuğunu taşıyan cariyesiydim.
Minik bir tebessüm etmeye çalışarak "İzninizle," diyerek ayağa kalktım. "Gitsem iyi olacak."
Beni masaya davet eden kadın telaşla ayağa kalkarak "Leydi'm özür dilerim," dedi. "Siz Patrick'in patavatsızlığına bakmayın lütfen. Hakkınızda kesinlikle böyle şeyler düşünmüyoruz. Siz her şeyden önce ülkenin kahramanısınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RİCHARD KRALLIĞI (TAMAMLANDI)
Ficción históricaKorsanlar tarafından kaçırılıp, krallığa satılan Nadia ve krallığın büyük veliaht prensi Alex'in hikayesi.. Alex'in müstakbel prensesi, Alex'e bir evlat veremediğinden ötürü yeniden bir harem kurulur ve köle pazarlarından yeni cariyeler alınır. Nadi...