V

31.5K 1.4K 492
                                    

Huhuuuuu uzun bir bölümle karşınızdayım. Geçen bölüm bir okurum, bölümlerin kısa olduğunu söylemişti ve bundan sonra böyle uzun bölümler atmaya karar verdim.

Ben kısa ve hızlı bölümler atmaktan yanaydım ama artık haftada bir olur, uzun olur. 🌼

Bu bölüm azaz18888 'e ithaf edilmiştir.

İyi okumalarr.

☯ ☯ ☯

İnsan hayatta ne için bedel öder? Günahları için mi? Yoksa güzel bir yaşam sürdüğü için mi? Her iyi şeyin bir bedeli mi vardır?

Ben sürdüğüm güzel hayatın bedelini mi ödüyordum şimdi? Yoksa günahlarımın bedeli miydi bu? Sanmıyordum. Bu kadar büyük bedel ödenecek bir günah işlememiştim.

Hayvanları besleyen, etrafa neşe saçan ve herkesle iyi anlaşabilen bir kızdım kasabamda ben.

Erkek arkadaşları olan, ama kimseye aşık olmamış bir kızdım. Bir erkeğin koynuna giremedim diye ağlayacak kadar düşeceğimiyse, asla beklemezdim kendimden.

Saat gece yarısıydı. Etrafımda mışıl mışıl uyuyan cariyelerin soluk alışverişlerine karışıyordu küçük hıçkırıklarım.

Yer yatağımda cenin pozisyonu alarak biraz daha küçüldüm ve yastığımı daha sıkı kavrayarak sarıldım.

Ailemi deliler gibi özlemiştim. Buradan bu halde tek başıma bir çıkış yolum yoktu.

Ancak ve ancak buranın çıkış bileti, Prens Alex'in koynuna girmekten geçiyordu.

Koynuna girmeyi isteyecek kadar düşmüştüm. Hatta ve hatta neden ben değil diye ağlayacak kadar küçülmüştüm.

Prens'in beni gözardı etmesi, moralimi yerle bir ediyordu. Umudum azalıyordu ve yaşamaya dair kalan son heves kırıntılarım da yok oluyordu.

Güneş neredeyse doğacaktı fakat Farya ortalıkta yoktu. Bu da demek oluyordu ki, Prens'le birlikte olmuşlardı. Benim aksime!

Doğrularak oturdum ve gözyaşlarımı sildim. Kendime gelmeliydim. Benim tanıdığım Nadia, üzerine gelen dertleri bir bir aşarak geçer, ardına bakmadan güler geçerdi.

Her gece Prens bir kadınla mı birlikte oluyordu bilmiyordum fakat yarın gece onun odasına çıkabilmek için, neyim var neyim yoksa ortaya koyacaktım.

Belki Anna'dan yardım istemeliydim. Bana yaptığı işkenceler gözardı edilemeyecek kadar can sıkıcı olsa da, şu an başka bir şansım yoktu.

Bu sarayda bir tek onu tanıyordum hanedan mensupları hariç. O'na mecburdum.

Prens'in yatağına girmek istediğimi ve bunun için her ne olursa olsun yapacağımı, Anna'ya söyleyemeliydim.

Ellerimi alnıma yaslayarak gözlerimi kapattım. Kendimden tiksiniyordum.

Prens'e çok kötü bakmamalıydım. O'na her baktığımda, gözlerimden taşan öfkeyi görmemesi için kör olması gerekirdi.

Daha ılımlı olacaktım. Daha alımlı, daha güzel bir kadın olacaktım. Kadınlığımı kullanarak, Prens'i gayet alt edebilirdim. Dün gece dans gösterisinde nasıl aklını başından aldıysam, şimdi yeniden yapabilirdim.

Saatler geçti fakat gözüme uyku girmedi. Gün aydınlandığında, tahta kapıya üç kez vurularak, "Haydi, kalkın!" dendi. "Sabah oldu, tüm cariyeler ayağa!"

RİCHARD KRALLIĞI (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin