1.0

972 115 61
                                    

  Kısa bir bölüm olduğunu sanmıştım ama tam olarak 2800 kelime aslında..

☆☆☆

5 gün önce, Cuma sabahı;

"Lütfen..."

  Derin bir nefes alıp aynadan arkamda duran bedenine ters bir bakış attım ve ellerimi yıkamaya devam ettim. Küçük bir çocuk gibi istediğini yaptırmak için sabahtan beri başımdan ayrılmamış, nereye gidersem beni takip etmişti. İlk başta görmezden gelmeye çalışsam bile bir süre sonra sinirim bozulmaya başlamıştı. "Saçını falan boyayamam Hyung." Dedim daha fazla ısrar etmemesini umarak. Her an bir makas alıp o sarı saçlarını kesmeye başlayabilirdim.

  "Kendi saçını kendin boyuyormuşsun, benimkini de boyayabilirsin işte."

  "Kel kalmak mı istiyorsun? Hem ayrıca her yeri boya yapmak istemiyorum, kendi saçımı bir kez kırmızıya boyamıştım ve koltuktaki lekeler yüzünden arkadaşlarım kendime zarar verdiğimi düşünmüştü." Ben konuşurken ellerimi kurulayabilmem için banyoda ki dolaptan bir havlu çıkarıp bana uzattı. Havluyla işimi bitirip lavabonun yanında ki demire astığımda konuşmaya devam etti. "Ben zenginim."

  "Ee?"

  "Yeni bir koltuk alabilirim."

  "Zenginsen saçını gidip kuaförde boyatmalısın, menajerine değil." Banyodan çıkıp toplamayı yeni bitirdiğim mutfağa giderken oflayarak peşimden gelmeye devam etti. "Dışarı çıkmak istemiyorum işte, anlasana..." Kafamı çevirip omzumun üzerinden çatılmış kaşlarına ve büzülmüş dudaklarına baktım. "Neden?" Dedim mutfağa girmeye bir kaç adımım kalmışken. "Evden çıkmak istemiyorum Çilli, eğer evde kalacaksam koltuklarımı senin için feda edebilirim. Gerçi banyoda boyamak daha mantıklı ama..."

  "Pekâlâ..." Diye mırıldanıp lavabonun üzerine bıraktığım telefonu aldım. Arkamı döndüğümde eliyle ensesindeki saçlarla oynuyor ve bana bakmamaya çalışıyordu. Sabahtan beri anlamsız bir şekilde gergindim -sanırım uykusuzluktan- bu yüzden sürekli onu terslemiştim. "Eğer adımın 'Felix' olduğunu kabulleneceksen saçlarını boyarım."

  Sevinçle ayaklarını yere vurduğunda daha fazla dayanamayıp gülmüştüm.

Changbin'in ben buraya gelip onunla tanışmadan önce dediği gibi dışarıya yansıttığı gibi biri değildi. Sert değildi, somurtmuyordu, kaba değildi, sürekli sevgili değiştirmiyor ve tembellik yapmıyordu. Kusursuzluğa çok yakındı, tek kusuru da kendini yetersiz görmesiydi bence. Uykusuzlukla ilgili yaşadığı problem de bundan kaynaklanıyor olmalıydı.

  "Yemek yapmaya çok üşeniyorum. Sanırım pizza sipariş edeceğim bu akşam için." Dedim kalçamı tezgaha yaslarken. Hyunjin ve Minho bu akşam geleceklerdi ve o iki öküzün benden bir sürü yemek isteyeceğini biliyordum. Yataktan bile zar zor kalktığım için mutfakta saatlerimi geçirecek halim de yoktu. Bu yüzden bir kaç kutu pizza sipariş etmeyi tercih edecektim.

  "Benim için sorun değil. İstersen onları arayıp fikirlerini sor, ben de sipariş vereyim." Diye karşılık verdiğinde onu onaylamış ve saniyeler içerisinde Hyunjin'i aramıştım. Chan hâlâ dibimde duruyor, merakla arkadaşlarım ile ne konuşacağımı bekliyordu. Sabahtan beri hem onlar için olan heyecanını dile getiriyordu hem de saçını boyamam için ısrar edip duruyordu. Ona çok yakıştırdığım sarı saçlarına veda edeceğimiz için biraz keyifsizdim açıkçası, sürekli terslememin nedenlerinden biri de bu olabilirdi.

  "Son anda bir işinizin çıktığını söylemek için aradıysan anahtarı bırakın, biz evde takılırız." Selam dahi vermeden konuya giren Hyunjin ile gözlerimi devirdim. Asla aramalarıma kibarlıkla cevap vermiyordu, böyle yaptığında onu her yerden engellemek istiyordum. "Sana da merhaba, gerizekalı herif!" Dedim Chan'ın konuşmalarımızı duyduğunu umursamamaya çalışırken. "Pizza sipariş edeceğiz, başka bir şey ister misiniz?"

freckled | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin