1.7

1K 93 54
                                    


☆☆☆

Olmaktan korktuğum yerdeydim.

Güzel bir uykunun ardından Minho, bir şeyler yememiz için bizi uyandırmıştı. Her ne kadar Chan'ın beni sarmalayan kollarının arasından çıkmak istemesem de guruldayan karnımı daha fazla görmezden gelemeyerek çıkmıştım yataktan. Tabii bu neredeyse on beş dakikamı falan almıştı çünkü gözlerini açmamakta ısrarcı olan Chan'ı biraz izlemiştim. Uyumuyordu, sadece gözlerini kapalı tutuyordu bu yüzden ne yaptığımın farkındaydı büyük ihtimalle. Konusu açılmadığı için emin olamıyordum.

Kahvaltı yaptıktan sonra Minho, iyi hissetmem için uzun konuşmalar yapmış ve sürekli ağrım olup olmadığını sormuştu. Açıkçası gece fena benzetildiğimi düşünmüştüm ama şuan hissetmiyordum hiçbir şey, merhemler etkisini göstermiş olmalıydı ya da sadece düşündüğüm kadar sert vurmamışlardı.

Minho gittikten sonra Chan ile bir kaç şey hakkında konuşmuştuk. Olanlara çok fazla kafamı taktığımı söyleyerek bir kaç gün kötü şeylerden bahsetmeyi yasaklamıştı bana. Ne kendi sorunlarımla ne de onun sorunlarıyla ilgilenmeyecek ve sadece kendimi iyileştirmeye odaklanacaktım. Tutmamız gereken sözlere bir yenisi daha eklenmişti yani.

Bu sabah uyanmadan önce konuştuğumuz dans stüdyosuyla ilgili fikrine kadar ilerlemişti sohbetimiz. Tekrardan o stüdyoda özgürce dans edebilmeyi çok istiyordum, hele de bunu Chan ile birlikte yapmayı daha çok istiyordum fakat bu fikir hala biraz göz korkutucuydu benim için. Bu binanın her yerinde Namjoo ile bir anımız vardı. Onunla da beraber dans ederdik, gülerdik, uyurduk. Biraz dejavu oluyormuş gibi hissettiriyordu bu durum.

Nasıl kabul etmiştim bilmiyordum ama kendimi bir anda burada bulmuştum işte. Olmaktan korktuğum yerde, Chan'ın varlığı sayesinde dimdik durabiliyordum. Ona gittikçe bağlanıyor olmaktan korkmalıydım ama yapamıyordum. O inanılmaz ve karşıkonulamaz biriydi. Kader, bizi yıllar sonra bir araya getirmiş ise sadece buna ayak uydurmalıydık.

Üzerimde büyük bir hakimiyeti olan Chan'a çevirdim bakışlarımı, böylece göz göze geldik. Dakikalardır giriş kapısının önünde duruyorduk ve bunun benim için zor olduğunu bildiğinden ses etmiyordu muhtemelen.

Burada kendim için değil de onun için var gibiydim. Bana, sözler veriyor ve bu sözleri tutmak için çabalıyordu. Çabalarını görmezden gelip sürekli kaçamazdım. Tek bir sözüyle her şeyi başarabilecek gibi hissediyordum. Dediğim gibi, üzerimde büyük bir hakimiyeti vardı ve bu beni ürkütüyordu. Yine de buradaydım işte ve onun ellerini tutuyordum.

"Gidelim öyleyse..." Diye mırıldandım daha fazla kapının önünde dikilmenin anlamsız olduğunu fark ettiğimde. Bunun geri dönüşü yoktu artık, iki üç saat önce tekrar sürdüğümüz merhem etkisini kaybetmeden önce en azından denemeliydim. Biraz dans etmeli ve tekrar ruhumu teslim etmeliydim kafamda çalan melodiye.

Kapıdan içeri girerken ben Chan'dan bir kaç adım öndeydim. Eli, elimi sıkıca kavramış, sessizce peşimden geliyordu. Alt katlarda oyalanıp eskiden beri burada olan ya da çıkan haberlerden dolayı beni tanıyan birileriyle karşılaşmak istemiyordum. İnsanlardan bu kadar kaçıyor olmamın sebebi hakkında bir fikrim yoktu, sadece tekrar, hikayede kötü rolde olmaktan korkuyor olmalıydım.

En üst kattaki küçük, camla kaplı oda genelde kullanılmazdı. Sadece yarışmaya hazırlanan dansçılar, kimsenin onları rahatsız etmemesi için gelirlerdi buraya. Ben ise, hemen çaprazında kalan küçük terası sevdiğim için burada olurdum. Saatlerce dans eder ve akşam saatleri terasa çıkıp eşsiz manzarayı seyrederken ilhamla dolardım tekrardan.

Merdivenleri çıkmayı bittirdiğimizde adımlarımı durdurmuş ve Chan'ın tam arkamda, dibimde bitmesine sebep olmuştum. Pek bir boy farkımız yoktu, saçlarıma değen sıcak nefesini rahatlıkla hissedebiliyordum.

freckled | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin