Bölümü erken atıyorum, hadi yine iyisiniz...
☆☆☆
"Zorlanmıyorsun değil mi?"
Bir kaç saniye neyden bahsettiğini anlamaya çalıştı Felix. Chan'da bunu anlamış olacak ki konuşmaya devam etti. "Öne oturmandan bahsediyorum. Gerginsen ve elini tutmam yetmiyorsa başka bir şeyler deneyelim."
Felix, ön koltukta oturduğunu tam olarak farkında bile değildi aslında. Gözleri yola odaklanmış, sadece elini saran büyük elin sıcaklığını hissetmişti. Kütüphaneye giderken biraz gergindi ama bu sefer o kadar da korkutucu gelmiyordu. Onun eline bırakmayacağına olan güveni tamdı.
"Şarkı söyleyebilir misin bana? Sesin çok huzur verici, iyi geleceğini biliyorum." Bu sadece onun sesini duymak için uydurduğu bir bahaneydi. Yeterince iyi hissediyordu zaten. Sadece eski canlı yayınlarından bir kaçını izlemişti geçen gün ve çıplak sesinin ne kadar güzel olduğunu görmüştü bir kez daha. Bir canlı yayında yorgun çıkan sesiyle söylediği şarkı resmen beynine kazınmıştı.
"And all i am is a man..." Diyerek şarkıya giriş yapan Chan'a çevirdi bakışlarını. Emniyet kemerinin izin verdiği kadarıyla vücudunu biraz sola doğru döndüğünde net bir şekilde onu görebilmişti. Bir eli viteste, Felix'in elinin üzerindeyken diğer eli direksiyonu sıkıca kavramıştı. Ellerindeki damarlar şuan çok cezbedici duruyordu Felix için. Bakışlarını Chan'ın yüzüne doğru yöneltip kusursuz yan profilini incelemeye başladı o şarkıyı söylerken.
"...Touch my neck and i'll touch yours..." derken Chan'da gözlerini kısa bir an Felix'in gözleri ile buluşturmuştu. Çilli çocuk, vücudu ona dönük halde kafasını koltuğa yaslayarak dinliyordu kendisini. Dışarıda maske takarak gezdiği için bugün de çillerini kapatmamıştı ve bu Chan'ı mutlu etmeye yetiyordu. Başından beri onun çillerine dokunup oraya parmağıyla görünmeyen şekiller çizmek istiyordu ama Felix'in ne tepki vereceğini bilmediği için cesaret edememişti hiç. Kendisininde kısa bir süre yüzünde öyle lekeleri vardı ama kimseye Felix'e yakıştığı kadar yakıştığını görmemişti henüz.
Gözlerini tekrar yola çevirirken şarkının küçük bir kelimesini değiştirerek devam etti. "...Oh, he* knows what i think about..."
Nereyse şarkının son kısmına yaklaşırken kırmızı ışıkta durmuşlardı yavaşça. Çalışan arabanın gürültüsü kısa bir süreliğine durduğunda Felix, sadece Chan'ın huzur veren sesini duymuştu. "...'Cause it's too cold for you here." Şarkının son cümlesini söylemeden önce Chan tekrar Felix'in gözlerine baktı. Bu şarkıyı o istediği için değilde onun için söylemiş gibi duruyordu.
Tuttuğu eli mümkünmüş gibi daha sıkı kavradığına emin olduğunda devam etti.
"..And now, so let me hold both your hands in the holes of my sweater..."
☆☆☆
"Hyung, ben binmem ona!"
Chan, onlar için bir saat daha Lunapark'ı açık tutan adamdan bileti alırken Felix'in itirazlarını umursuyor gibi değildi. O hız trenine binmekte kararlıydı ve tek başına binmeyeceğinden emindi.
Buraya geldiklerinde sadece yaşlı bir adam kalmıştı geriye. Felix, güler yüzü ile adamı ikna etmeye çalışmış ve para teklif etmişti ama adam kabul etmemişti. En sonunda Chan, ünlü olduğunu belirtmek zorunda kalmıştı, adamın torunu Chan'ın hayranı çıktığında şansın onlardan yana olduğunu anlamışlardı. Chan, adamın torunu için adamın telefonuna bir poz ve imza vermişti.
Sonuç olarak; yaşlı adam ikisinide çok sevmiş ve küçük iyilikleri karşısında bir saat daha oyuncakları çalıştırmayı kabul etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
freckled | chanlix
Fanfiction(Tamamlandı.) "Yolun biriyle sürekli kesiştiğinde; o kişinin, senin kaderin olduğunu söylerler. Gözle görülmeyen bir iple birbirinize bağlı olduğunuzu, ne kadar uzaklaşırsanız uzaklaşın sıkı bir düğüm gibi birbirinizden kopmayacağınızı söylerler." "...