"Çilli, buraya gel!"
Gülerek üzeri karla örtülmüş bahçede koşmaya devam etti arkasından bağıran Chan'ı umursamadan. Eğer ona yakalanırsa başına gelecekleri tahmin etmek bile istemiyordu. Koşmaktan nefes nefese kalmış olsa bile asla pes etmemeye oldukça kararlıydı ayrıca.
"Lee Felix, bana ihanet etmeyeceğine güvenmiştim!"
Chan'da Felix'in peşinden koşmaya başladığında bütün sokağı Felix'in kahkahaları arasından attığı çığlıkları sarmıştı. Chan, onun bu halleriyle daha da keyiflenirken koşmayı bırakmış ve olduğu yerde durup gözlerini kısarak Felix'e bakmaya başlamıştı.
"Biz bir takımdık. Takım arkadaşları birbirine ihanet etmez." Demişti sinirli tutmaya çalıştığı yüz ifadesiyle. Diğerleri ise karların arasına oturmuş, onların arasındaki küçük kaosu keyifle izliyorlardı. Ne yazık ki, o ikisi kadar enerjik olamayacakları için sadece seyirci olarak kalmayı tercih etmişlerdi.
Bu sabah, güne Felix'in Chan'ı 'her yerde kar var' diyerek uyandırması ile başlamışlardı. Chan'ı uyandırana kadar yatağın üzerinde zıplamış tamamen uykusunun açıldığını görünce de arkadaşlarını arayıp kar savaşı yapmak için buraya çağırmıştı. Hepsi bu daveti bekliyormuş gibi kısa süre içerisinde gelmişlerdi.
Hep beraber kahvaltı yaptıktan sonra ise evin geniş bahçesine çıkmışlardı ve neredeyse bir saattir sürdürdükleri savaş, Chan ile aynı takımda olan Felix'in Chan'ın tişörtünden içeriye büyük bir kartopu atması ile son bulmuştu. Arkadaşları bir köşede oturup soluklanma amacı ile onların küçük tartışmalarını seyrederken Chan, dakikalardır asla yerinde durmayan Felix'i izliyordu.
"Sevgilim," Dedi Felix arkasına sakladığı sağ elinde ki kar topunu Chan'a atmaya hazırlanırken. "...Kimseye güvenmeyeceğini öğrenmelisin." Cümlesini bitirir bitirmez kalan son enerjisi ile Chan'ın suratına kar topunu fırlattığında arkadaşları da artık kahkaha atmaya başlamıştı onların bu hallerine. Chan'a karşı bu kadar cesur olabilecek tek kişi sevgilisi olduğu için Felix, intikamlarını alıyormuş gibi keyifleniyorlardı.
"Hey!" Dedi Chan yüzü soğuk karın etkisiyle anında uyuşmaya başlarken. "Seni yakalarsam kara gömeceğim!" Diyerek tekrar koşmaya başladığında Felix'te kahkahaları eşliğinde tekrardan bahçede dört dönmeye başlamıştı. Az önce bittiğini düşündüğü enerjisi sanki saniyeler içerisinde yenilenmişti Chan'ı sinirlendirince.
"Başım döndü bu ikisini izlemekten." Dedi Hyunjin sitem etmesine rağmen yüzünde asılı kalan gülümseme ile. Hepsi dizilmiş gözleriyle bahçede koşturan iki arkadaşlarını izliyorlardı. Hiçbiri de bu durumdan şikayetçi bile değildi. "Deme öyle," Dedi Minho kolunu Hyunjin'in omzuna atarken. "...Toparlanmaları iki ay aldı. Bırak, çocuk gibi eğlensiler biraz."
"Zaten haftaya tekrar gideceksiniz diye üzülüyor sürekli." Dedi Seungmin Minho ve Hyunjin'e bakarken. Felix, her gece kendisini arayıp dert yandığı için Felix'in duygularını en çok bilen kişiydi. "Chan'ı çok özleyecek ama şirketin başına geçeceği için onu sürükleyemeyeceğini biliyor peşinden. Belli edemiyor üzüntüsünü o yüzden." Derken buruk bir gülümseme vardı yüzünde.
Hepsi çok şey atlatmıştı bu dört ay içerisinde. Chan ve Felix, ilk iki ay boyunca kendilerini her şeyden soyutlamış ve uzun bir toparlanma sürecine girmişti. Geri döndüklerinde ise Felix'in babasının şirketinin hisseleri ile uğraşmışlardı ve Felix, şirket hisselerini en güvendiği kişiye devretmeye karar vermişti.
Chan'a.
İlk başta Chan, böyle bir şeyi kabul etmek istemese bile zar zor ikna olmuştu. Hatta bütün işlerini kısa sürede hallettikten sonra, ileride kendine küçük bir grup kurmaya karar vermişti. Özgürce şarkı yazabileceği bir ortamı hep istemişti. Şirkete alışabildikten hemen sonra yapmak isteyip yapamadığı, ertelediği şeylerin hepsini yapacaktı artık çünkü ikisi hiçbir şey için geç kalmak istemiyordu bundan sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
freckled | chanlix
Fiksi Penggemar(Tamamlandı.) "Yolun biriyle sürekli kesiştiğinde; o kişinin, senin kaderin olduğunu söylerler. Gözle görülmeyen bir iple birbirinize bağlı olduğunuzu, ne kadar uzaklaşırsanız uzaklaşın sıkı bir düğüm gibi birbirinizden kopmayacağınızı söylerler." "...