☆☆☆Sadece içimde yaşamayı beceremediğim büyük bir gerginlikten dolayı bacağımı sallamaya devam ettim. Az önce bunu yapmamam için bir kaç kez uyarılmıştım Chan tarafından ama yine de pes etmiyordum. Utanmasam tırnaklarımı bile yiyebilirdim şuan, genelde evde yalnızken ve stres altındayken bunu yapardım zaten.
Restorana yaklaşmaya başladığımız andan itibaren içimdeki gerginlik daha fazla artmıştı. Hazırlanırken bu kadar da kötü hissetmiyordum ama şuan resmen biri nefesimi kesiyor gibiydi. Artık beni Chan'ın şarkı söylemesi ya da benimle temas etmesi bile sakinleştiremezdi çünkü benden hiç beklenmedik bir şey yapacaktım.
Bugüne kadar hep susan ben, bugün aileme karşı gelecektim.
Bugüne kadar hakkımda çıkan hiçbir haberi yalanlamamış sadece susmuştum. Buna rağmen bana ısrarla inanmaya devam eden tek tük kişiler vardı ve sanırım onlara gerçekten minettardım çünkü aldığım nefret yorumlarının sahipleri bir ara beni seven kişilerdi. Beni başından beri sevmeyen insanların nefreti umrumda değildi ama bir zamanlar benim için çıldıran insanların neden ölmem için yalvardığını anlamlandıramıyordum. Ben kötü bir insan değildim, aksine bu hikayede zarar gören tek kişi bendim ve bu tamamen iyi niyetimden dolayı olmuştu.
Bu zamana kadar susmaktan çok susturulmuştum aslında. Babasının bile inanmadığı, yok saydığı bir çocuğa kimse inanmayacaktı, bu yüzden sesimi çıkarmamıştım ama şimdi neden bunu yaptığımı bilmiyordum. Tedavimin başarılı sonuçlanmasının tek yolu buydu belki de ya da sadece yıllarca kendimi güçsüz hissediyorken şimdi Chan'a güveniyordum. Bana bir söz vermişti ve nedensizce o söz şuan hâlâ gerginlikten bayılmamış olmamın tek sebebiydi.
Ben savaşmak için bir neden bulmuş gibi hissediyordum.
Küçük bir kaos çıkardıktan sonra insanları nasıl kendime inandırırdım, bilmiyordum ama en azından içimdeki büyük fırtına dinginleşecekti. Deniz sakinleyecek, çırpınan balık karaya çıkabilecekti sonunda. Bunun artık gerçekleşmesi gerekiyordu, benim de artık birilerine nefretimi kusma zamanım çoktan gelmişti.
"Chan?" Diye mırıldandım düşüncelerim bana baş ağrısı vermeye başladığında. "Ne olursa olsun bana inanacaksın, değil mi?" Dediğimde trafik ışıklarında duruyor olmamızın rahatlığı ile bana çevirmişti kafasını. Gözlerim bugün çokta ilgilenmediği hafif dalgalı ve kahverengi saçlarında takılı kalırken konuşmaya başlamıştı.
"Bir sürü insan konuşacak Çilli." Dediğinde bana günlerdir böyle seslenmediğini yeni fark etmiştim. Zaten en çok bugün suskundu, kötü şeylerin yaklaştığını hissediyordu belki de. Canlı yayın sonrası yaşadığımız tuhaf şeyden sonra neredeyse hiç konuşmamıştık. O sürekli çalışmıştı ve ben ruhen bu güne hazırlamıştım kendimi. Hazırlarken de en çok Chan'ın varlığını kullanmıştım.
O gün canlı yayında çaldığı şarkıyı çok iyi hatırlayabiliyordum. Dans stüdyosunda sürekli duyduğum, yarışmaya hazırlanırken bana ilham veren o melodiydi. Bunca zamandır Chan'ın varlığından haberdardım aslında ve bu biraz kaderin cilvesi gibiydi. İkimizde eninde sonunda birbirimizle tekrar tekrar karşılaşacaktık belki de.
O lanet gün bile o melodiyi duymuştum. Bilincim neredeyse kapandığında kafamda sadece o notalar dönüyor ve kendimce hazırladığım küçük kareografi canlanıyordu gözümde. Tekrardan aynı şarkıyı -bu sefer sözleri ile birlikte duymak- bana yine o zamanı hatırlatıyordu ve vücudumdaki bir kaç bölgeye işkence ediyordu resmen. Yani Chan, bana hem acı veriyordu hem de çok güzel hissettiriyordu varlığıyla, şarkılarıyla ve hissettirdikleriyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
freckled | chanlix
Fanfiction(Tamamlandı.) "Yolun biriyle sürekli kesiştiğinde; o kişinin, senin kaderin olduğunu söylerler. Gözle görülmeyen bir iple birbirinize bağlı olduğunuzu, ne kadar uzaklaşırsanız uzaklaşın sıkı bir düğüm gibi birbirinizden kopmayacağınızı söylerler." "...