34.Bölüm

33 10 2
                                    

Selam Şuursuz Ailesi... Nasılsınız, her şey nasıl gidiyor? Beni sormak isterseniz iyi değilim, her şey olması gerektiğinden de kötü gidiyor. Buna ek olarak ülkemizdeki sönmek bilmeyen yangınlar, sel felaketleri beni daha da kahrediyor. Allah çalışanlarımıza yardım, vatandaşımıza sabır, ve çaresiz hayvanlarımıza kurtulma gücü versin... Umarım bir gün küllerimizden doğarız ve küle dönen her şeyi çiçek açtırırız. Sizi seviyorum, kendinize iyi bakın! Desteğiniz bana güç veriyor, her şey için teşekkürler 🤍!

                                         🌹

Gülümsemek.

Ne kadar tehlikeli bir eylem öyle değil mi?
Her şeyi gizleyebilecek güce sahip, bir aklı baştan alabilecek kadar zehirli ve yine her şeye ilaç olabilecek kadar etkili.

Bir insan ne zaman gerçekten gülümser?
Acısını gizlemek istediğinde mi, zamansızca gelen mutluluktan mı yoksa şuurunu kaybettiğinde mi?

"Gerçekten gülmek istersen ağlamayı öğrenmek zorundasın." Osho aslında tüm sorularımın cevabını vermiş. İnsan her ağladığında, gülümsemenin o kadarda basit olmadığını anlar. Çünkü gülümsemek bazen kaçmaktır, bazen sığınmaktır, bazense çoğu duygunun katilidir. Tıpkı şu an; dizlerimin üzerine çöküp sinir sistemimi alt eden gözyaşlarımı serbest bırakmam gerekirken suratıma yerleştirdiğim acı dolu gülümsemem gibi. Gülümsemem duygularımın katili, bense ruhumun.

Karşımda münferit olarak gördüğüm adama aval aval bakmaya devam ederken güçlükle yutkundum. Neler olduğunu anlamak istercesine yüzünü yavaşça bize doğru çeviren Poyraz'ın varlığını farkettiğimde gözlerimi yere indirdim ve derin derin nefes almaya başladım. Bize doğru yaklaştıklarını farkettiğimde kafamı yerden kaldırıp sevgilimin efsunkâr yüzüne baktım. Gülümsüyordu, bütün duygularını gizlediği bir gülümsemeydi bu. Neler olduğunun ve neler hissettiğimin farkındaydı, her zamanki gibi. Bize doğru yaklaşırken ne Poyraz gözlerini gözlerimden ayırıyordu ne de ben... şu an birbirimize enerji yüklediğimizi çok net bir şekilde hissedebiliyordum.

Tam karşımda durdu, gülümsemesi eşliğinde göz kırptı. Mesaj alınmıştı. "Ben yanındayım ve her şey yolunda" diyordu Poyraz Karabağ.

Gözlerimi usulca kapatıp bir kaç saniye bekledim. Omzumda tarifsiz bir ağırlık hakimdi. Yıllar sonra bu şehre dönüşüm, yıllar sonra ablamı dünya gözüyle son kez görebildiğim yere ilk defa gidişim ve son olarakta ablamın canından çok sevdiği adamın karşıma çıkması. Sanki her şey planlanmıştı, ben de plana uyum sağlıyordum.

"Abi." Ferhat'ın titrek sesi kulaklarımı doldurduğunda gözlerimi aralayıp birbirlerine sıkıca sarılmalarını izledim. Ve savunmasızca göz yaşı dökmelerini. Erdem Abi sadece ablamın sevdiği adam olarak kalmamış hepimizin abisi olmuştu. Abi kardeş olarak çok uzun zaman geçirmiştik. Ablamı kaybettikten sonra ondan ne bir haber alabilmiştik ne bir selam. Onu çok aramıştım, ama izini ustaca kaybettirmişti ben de böyle olunca öldüğünü düşünüp çektiğim acıyı ikiye katlamıştım. O öldüğünü düşündüğüm adam şu an karşımdaydı.

Kollarını Ferhat'ın bedeninden çözerken gözleri üzerinde olan gözlerimle buluştu. Ayakta duracak gücüm yokken güçlükle yutkundum. Ferhat ağlayarak yanımızdan uzaklaşırken Poyraz'da hızlı bir şekilde onu takip etti. Erdem Abi'nin içinde kopan fırtınaları gözlerinde görebiliyordum.

"Öldün sandım." Kendimi sıkışımdan olmalıydı ki sesim kontrol edemeyeceğim şekilde kısık ve titrek çıkmıştı. İçimin paramparça oluşunu hissediyordum.

Aramızdaki boşluğu bir kaç adımla kapatıp akan gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. "Öldüm çünkü." Sesi kulaklarımı doldurduğunda kendimi daha fazla tutamayıp için için ağlamaya başladım. Güçsüz kollarımı zorlukla havalandırıp sıkıca abimin boynuna doladım. Ruhunu ablamın esir aldığı adamın kolları omuzlarımı sarmaladı. Şu an sanki ablama sarılıyordum. Sanki buradaydı. Üzerinden kokusu bile gitmemişti. Hıçkırıklarımız bir süre bahçeyi titretirken Erdem Abi kollarını çözüp yüzüme bakmak için geri çekildi.

ŞuursuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin