24.Bölüm

90 57 206
                                    

Evimin bahçesinde duran arabanın kapısı,bize doğru yaklaşan Mücahit tarafından açılmadan önce Poyraz'a döndüm.

"Görüşmeniz bitince beni ararsın." deyip iç çekti. Bu gece Ferhat'a her şeyi anlatacaktık;gelmeden önce Ahu'nun hain olduğunu Mert ve Esat'a söylemiş ama onları bile buna çok zor inandırmıştım. Ferhat'ın bu gerçeği kabullenmesi çok zor olacaktı. "Geçerken seni alırım." Poyraz'da bu görüşme süresince kumarhanede vakit öldürecekti,ya da iş için gidiyordu. Bilemiyordum.

Kafamı anladım dercesine aşağı yukarı salladım. "Görüşürüz o zaman." Andrey ve Valeria gittikten sonra Poyraz bir şekilde gönlümü almıştı. Bende onu Reha'yla sadece arkadaş olduğumuza ikna etmiştim böylece anlaşmıştık. Hep öpmeyi arzuladığım eli havalandı,yüzüme düşen saç tutamını kulağımın ardına yerleştirdi.

Yüzü yüzüme doğru yaklaşırken nefesimi tutup refleks olarak gözlerimi yumdum. Nefesi tenime değdiğinde kalbim yerini beğenmiyorcasına atmaya başladı. Dudakları usulca dudaklarımın üzerine kapandı. Bizim birbirimiz için yaratıldığımızı günden güne daha iyi anlıyordum. Dudakları dudaklarımdan ayrıldığında oksijene muhtaç kalan ciğerlerim için derin bir soluk çektim.

"Aklımı başımdan alıyorsun." Bu adamın ses tonu bu kadar güzel miydi? Adını koyamadığım kokusu burnumun direğini sızlatıyordu. Yüzü yüzüme çok yakındı. Çok yakındık.

Aklımdan geçenleri okumuş olacaktı ki yüzünü geriye doğru çekip hayranlık dolu bakışlarını yüzümde gezdirdi. "Gideyim ben artık." Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemezken arabanın kapısı açıldı. Mücahit'in zamanlaması gerçekten mükemmeldi. Daha fazla oyalanmadan arabadan indim ve ardıma bakmadan ağzım burnumda evin girişine doğru hızla yürüdüm.

Küçücük bir temasta bile deli gibi heyecanlanıyor ve utanıyordum. Bu Poyraz'ın cazibesinden miydi yoksa yaşanılanları ilk kez yaşıyor oluşumdan mı? Poyraz'ın cazibesi der susarım. Mükemmelliyetçi bir adama sahiptim. Ve bir o kadar da mükemmel bir adama. Ona sahip olmak bana dünyaya sahipmişim gibi hissettiriyordu.

Evime girdiğimde etrafta özlem dolu bakışlarımı gezindirdim. Burayı çok özlemiştim. Hızla merdivenleri tırmanıp odama girdim. Üzerime rahat bir şeyler giydikten sonra telefonumu alıp E.M.F'ye gelmeleri için bir mesaj bırakıp aşağıya indim.

Nisan ayını geride bırakmamıza sayılı günler kalmıştı. İstanbul artık yavaştan ısınmaya başlıyordu. Mutfağa girip kahve bardaklarını hazırlamaya başladım.

Bugün Ferhat ya bir son yada bir başlangıç seçecekti. Ne yapacağını bilmiyordum tek bildiğim şey; çok üzülecekti. Ama bende onun üzüldüğü kadar Ahu'yu üzecektim. Bunu ne pahasına olursa olsun yapacaktım.

Onlar gelene kadar bahçeye çıkıp ormanın sessizliğinde bol bol sigara içmeliydim. Düşüncemin naifliğiyle gülümsedim. Sigara paketimi ve çakmağı alıp mutfağın bahçeye açılan kapısından kendimi dışarı attım. Beyaz ışıklarla aydınlanan ormana hayranlıkla baktım. Burası bana hep Poyraz'ı anımsatıyordu. Sessizliğiyle,güzelliğiyle,ürkütücü havasıyla kısaca her şeyiyle Poyraz'a benziyordu.

"Sare Hanım?"  Omzumun üzerinden ardıma doğru döndüm. Mücahit elini önünde bağlamış,benimle konuşmak istediğini belli ettiği bakışlarını üzerime dikmişti. "Müsait misiniz?"

Gülümsedim. "Gelsene." Ses tonum benden bağımsız bir şekilde neşeli çıkmıştı. Bana doğru yaklaştı. Daha sonra karşıma geçip dikilmeye devam etti. "Otursana şöyle Mücahit." Karşımda ki sandalyeyi işaret ediyordum. Mahçup bir hareketle sandalyeyi çekip yerine oturdu.

Sigara paketimden bir sigara çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Paketi Mücahit'e ikram etmek adına uzattım. "Kullanmıyorum teşekkürler." dediğinde kafamı hoşnutça salladım. Çakmağı alıp sigaramın ucunu ateşledim. "Sizle bir kaç şey konuşmak istiyorum Sare Hanım."

ŞuursuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin