32.Bölüm

49 21 3
                                    

Lavabonun kapılarının biri açıldığında içerde kimsenin olmadığını düşünmekte yanıldığımı fark edip yavaşlayan hareketlerimi hızlandırmaya başladım. Aynadan gördüğüm fiziği ve giyimi yerinde olan bir kadın yanıma doğru yaklaşırken bakışlarımı tekrar kendi yüzüme çevirdim. Kadın ellerini yıkayıp kuruttuktan sonra lavabodan çıkmak için kapıya yöneldi. Bende saçlarımı düzeltmeyi bitirdiğimde elimi yıkamak için musluğa doğru eğildim.

Bir el boynumu kavradığında ne olduğunu anlamadan diğer el ağzımı kapadı. Hemde yoğun kokulu bir mendil eşliğinde. Gözlerim kapanmamaya direnirken, kolumdaki elin güçlü baskısının canımı acıttığını hissediyordum. Ve bedenim, burnumdan soluduğum kokuya karşı koyamayıp sersemlemeye başladı.

Bir an içinde olduğum durumu idrak ettim ve hızla kısılan gözlerimi araladım. Kadının ağzıma kapattığı elini sol elimle tutup hızla sağa doğru kıvırdım. Başım dönüyor, görüş alanım bulanıklaşıyordu. Kafamı; içinde olduğum durumu hatırlayarak hızla sağa sola salladım.

"Rahat dur." diye konuştu. Boynumdaki eli tutuşunu daha da sıklaştırdığında, ardımda olan bedenini hızla geriye doğru koşarak duvara yapıştırdım. Bir süre eğitimini aldığım dövüş sanatını kullanmak bu ablamıza nasip olmuştu.

"AH!" Lavaboda yankılanan acı dolu inlemesi beni daha da iştahlandırdığında, kafamı öne eğip hızla ardımdaki yüzüne doğru kaldırdım. "AHHHH!" evet bu benimde canımı acıtmıştı.

Boynumdaki eli işlevini yitirdiğinde hızla bedenimi bedeninden ayırıp ona doğru döndüm. Kanla dolan burnunu tutarken, baş dönmesi yüzünden olmalı ki, yere doğru yığılma eğilimindeydi. Ayağımın dibindeki yan dönen ayağının üzerine basıp; "Hadi ama bu kadar erken pes etmemelisin." Ayağımı bileğinin üzerine daha da çok bastırırken silik bir şekilde gülümsedim.

"AHHHH!" çığlığı bu kez biraz daha fazla acı doluydu. Ayağımı zemine bastıktan sonra, iki elimle ayaklarını tutup hızla kendime doğru çektim ve tamamen yere yatmasını sağladım.

Karnının üzerine diz kapağımı yasladıktan sonra elimi saçlarının arasına daldırdım; "Muhabbetimizin dili çok daha farklı olsun isterdim ama belli ki konuşmayı bilmiyorsun." Yüzü kan içindeyken aynı zamanda acıyla buruşmaya da başlamıştı. "Eğer buraya ne niyetle geldiğini anlatmak istersen." durdum ve iç çektim. "Hatta anlatırsan..." Kelimelerimi tane tane ve üzerine basarak söylüyordum. "Burun estetiğin benden olsun." dedim ve göz kırptım. "Amaaaaa yok, ben sahibime sadakatimi korurum diyorsan." Yine durup dudaklarımı büzdüm ve kafamı aşağı yukarı salladım. "Bu kez bütün kemiklerini kırarım."

Lavabonun açılan kapısına doğru hızla kafamı çevirdiğimde Poyraz'ın endişe dolu bakışlarıyla karşılaştım. "Sare?" Yüzündeki şok ifadesi çok komik olsada şu an gülmenin sırası değildi. Hızlı adımlarla yanıma doğru gelmeye başladı. Ardından görünen Esat ve Mert'te burda ne olduğunu anlamaya çalışan bakışlarla bana ve üzerinde oturduğum kadına bakıyorlardı. Başka yer ve zaman olsaydı şu an surat ifadelerine saatlerce gülebilirdim, ama ciddi
bir anın içindeydik.

Daha sonra kendimi toparlayıp boğazımı temizledim; "Bana saldırdı." dedim. "Bende kendimi savundum yani, amacım canını yakmak değildi." Esat ve Mert lavaboya girip ardından hızla kapıyı kapattılar.

Poyraz endişe içerisinde kalkmam için elini uzattığında kafamı üzerinde oturduğum kadına çevirdim. Tepkisiz bir şekilde bana bakıyordu. Poyraz'ın uzattığı elini tutup ayaklandım ve tekrar Poyraz'a döndüm. "İyi misin?" diye sorduğunda kafamı evet anlamında salladım.

ŞuursuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin