Özet: Cevaplar daha fazla soruya yol açar ve çocuklar arada mahsur kalırlar.
----------------------------------
Jefe, omzunu tedavi etmek için İzaya'yı yatak odasına götürürken Shizuo sırtındaki sıyrıkları temizlemek için Pepe'yle kaldı. Titreyen ellerine ve iletişim kuramamasına rağmen iyi bir iş çıkarmıştı. Antiseptik canını yakmış ve sırtının yapış yapış olmasına neden olmuştu ama kız üzerine bandaj yapıştırmıştı. Tüm bunlar için Shizuo'nun üstsüz olması gerektiğinden kız hunharca kızarmıştı. Her ne pahasına olursa olsun göz temasından kaçınmış ve bazen özür olduğunu varsaydığı İspanyolca sözler kekelemişti.
Ama Shizuo ona pek aldırmıyordu; boğuşması gereken daha acil bin tane düşüncesi vardı. Mesela İzaya gibi. İzaya'ya saldıran şey, neden İzaya'ya saldırdığı, İzaya'yı nasıl koruması gerektiği.
O kadın insan mıydı? Ve eğer öyleydi ise, bu Shizuo'nun neredeyse bir insanı öldürdüğü anlamına mı geliyordu?
"Um –umm... İşiniz... İşiniz bitti!"
Bu sözler Shizuo'yu dalgınlığından kurtardı. Pepe'nin konuşmasını beklemiyordu. Her zamanki gibi ufak tefek görünerek karşısında duruyordu. Yakından bakıldığında tepeden tırnağa çillerle kaplıydı. Yüzündekilerse yanaklarındaki pembemsi rengin altında kayboluyordu.
"İngilizce konuşabiliyor musun?!"
Kızın benzi attı. "Uh, uh... um..." diye kekeledi.
Shizuo "Ah, tabii," diyerek başladı. "Ama Japonca anlamazsın, değil mi."
Kız gözlerini kırptı.
"Ben..." diye denedi. "İngilizcem... İyi değil."
Ancak Pepe onu şaşırtarak cesaretlendirici bir biçimde gülümsemişti. Hafifçe omuzlarını silkti. "Gayet iyiydi!"
Shizuo bu iyiliğe karşılık vermek isterken dudakları seğirmişti. Mıymıy davranışlarına rağmen Pepe'nin hoş olduğuna karar verdi.
Küçük evin mutfağında oturdular. Odada bir ocak, fırın, lavabo, buzluk ve pencerenin yanındaki külüstür bir ahşap masadan başka bir şey yoktu. Duvarlarında, aralarında kir bulunan yontulmuş mermer fayansların olmadığı, horozlar ve tavşanlardan oluşan oldukça zevksiz duvar kâğıtları vardı. Ocakta sürekli bir şeyler pişiyordu. Pepe, Shizuo'yu tedavi ederken bile demlenen şeyi karıştırmak için tekrar tekrar ocağa koşmuştu. Yoğun buhar bulutları kapalı alanı doldurdu, Pepe pencereyi hafifçe araladı.
Shizuo'nun çıplak tenine nem yapışmıştı. Şaşırtıcı bir şekilde etrafında sıcaklık hissetmekten hoşlanıyordu. Kışın soğuğunda çok uzun süre dolaşmıştı. Pencereden gelen hafif esinti ocağın ısısına karşı ferahlatıcı bir zıtlık sağlıyordu. Bir yanı gittikleri her yerde böyle bir yerde, ev gibi bir yerde kalabilmeyi diliyordu. Bir otel odasında değil. Shizuo, sakinlerinden birinin bir tavaya bir parça et atıp onu tüttürmesini izlerken hissettiği kadar bu ülkeye hiç bu denli bağlanmış hissetmemişti kendini.
Sandalyesinde arkasına yaslandı ve kavurma kokusunun burun deliklerine süzülmesine izin verdi.
Pepe bir anlığına etrafa baktıktan sonra tekrar geriye bakmaktan kaçınarak kasten yemeğine odaklandı. "Um... um... hay una- ah, lo siento... Orada sizin için bir gömlek var. Orada." Risk alarak başıyla odanın karşısını gösterdi. "Orada."
Shizuo diğer odadan belirgin şekilde sinirli sesler duyduğunda ayağa kalktı. Yarı İspanyolca yarı İngilizceydi, bu yüzden Shizuo İzaya'nın sesindeki artan endişeden başka hiçbir şeyi çözememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Hell And Back | BL Çeviri - Shizaya |
FanfictionHer şey kartpostallarla başlamıştır. İzaya ortadan kaybolmuş ve süresiz bir tatile çıkmıştır. Ancak Shizuo kendi kendine intikamını almak için onun peşine düştüğünde, ikisinin de planlarında bir değişiklik olacaktır. Nihayetinde, kendilerini birlikt...