Özet: Aslanlar, tapas ve ayılar. Ve hiç beklenmedik bir şey.
-------------------------------------------
Jefe iki gün sonra Shizuo'yu taburcu etti, günler İzaya'nın yatağının başında gevezelik etmesi, Jefe'nin onu dürtmesi ve Pepe'nin ona yiyecek ve içecek getirmesi ile geçmişti. Bu süre içinde bir ara İzaya onlara kıyafet almak için otele geri dönmek istemişti ama Shizuo onun gitmesine karşıydı. Bu konuda fazla konuşmuş değildi ama İzaya bir şekilde anlayabilmiş ve kalmıştı. Tabii ki İzaya, Jefe ya da Pepe'ye odalarına ya da valizlerine erişmelerine izin verecek kadar güvenmiyordu, bu yüzden nihayetinde Jefe'den ödünç almışlardı. Anlaşılan Jefe'nin dünyanın bir yerinde bir oğlu da varmışmış. Shizuo'ya uymuş ama İzaya'da büyük durmuşlardı.
Jefe, Shizuo'nun sağlık durumunun tekrar iyi olduğunu söyleyerek onu serbest bıraktı. Ancak Shizuo kulak asmıyordu. Bilakis, göğsündeki ağrıların hastalıktan kalma belirtiler olduğuna inanmıştı. Ateşi düşmüş, sinüsleri temizlenmişti ama kendini ağır hissediyordu. Bir yanı sonsuza kadar yatakta yatmak istiyordu. Belki de Jefe yanılıyordu ama Shizuo yine de adamın evini terk etmişti.
İzaya onu, Shizuo'nun geldiklerinden beri ilk kez takdir ettiği kişiselleştirilmiş bir Madrid turuna çıkardı. Shizuo, Japonya ile Amerika arasında hangi mimari ve kültürel farklılıkları bulmuşsa Avrupa çıtayı alıp Allahuekber dağlarına çıkarıyordu.
Bununla birlikte bir şehir, köklerinde yine bir şehirdi. Madrid Tokyo'ya benzer ancak yerinde biraz daha rahat ve kendi alanına yayılmış hareketli bir hava sunuyordu. İzaya'nın şu anda onları yönlendirmekte olduğu dev kavşak bölgesinde arabalar değil, insanlar geziyordu. Bir sürü insan, iki su çeşmesi, bir saat kulesi, bir atlı adam heykeli, uygunsuz biçimde modern bir metro istasyonu ve bir ağaca sarılan bir ayı. Bu ikincisi de bir heykeldi ama Shizuo'ya çok daha tuhaf gelmişti. Ayrıca fark ettiği kadarıyla yukarıda, bir reklam panosunda karikatür tasviri tanıştığı son Pepe'ye hiç benzemeyen eski bir Tio Pepe reklamı da vardı. Bazı insanlar satıcı olarak meydandaydı, diğerleri sadece bir sonraki duraklarına giden yolda yürüyorlardı.
Kalanlar ise, onlar gibi, bariz biçimde turistti.
"Burası!"
İzaya ayaklarını yerdeki bir levhaya sıkıca bastı. Meydanın ortasına, çoğunlukla herkesin yolunda oldukları bir yere adım atmışlardı.
"Burası neresi?" diye sordu Shizuo.
İzaya "Dünyanın merkezi!" dedi. "Yani, İspanya'nın merkezi. İspanyol dünyasının merkezi. Bak." İspanya'nın ortasına bir pusula resmiyle etiketlenmiş 0. Kilometreyi göstermek için diz çöktü. "İspanya'daki tüm yolların yayıldığı ve ölçüldüğü yer burası. 'Bütün yollar Roma'ya çıkar' lafı var ya, işte İspanya'da hepsi buraya çıkıyor."
Shizuo ayaklandı. "...Yani?"
"Yani mi?! Bir şeyin merkezinde durmak heyecan verici değil mi?"
"Bu sadece haritada bir nokta, İzaya."
"Shizu-chan hiç hayal gücün yok yahu." İzaya telefonunu çıkardı ve yerinden kıpırdamayan ayaklarına doğrulttu. "Oysa ben Madrid gezimize başlamak için en uygun yerin burası olduğunu hayal etmiştim."
"Bu gerçekten bu kadar önemli mi?"
İzaya ayaklarının resmini çekti, başını salladı, yüzünü buruşturdu ve hararetli bir şekilde telefonunun ekranına dokundu. "Evet. Belki burada dursaydın Shizu-chan, sen de bunun verdiği heyecanı hissederdin."
"Bundan şüpheliyim-!" İzaya Shizuo'yu şaşırtarak kolundan tuttu ve onu da levhanın üzerine sürükledi. Levhanın tam olarak iki kişi için yapılmadığını ve ikisini fazlasıyla yakınlaştırdığını da belirtmek gerekirdi. "Lan!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Hell And Back | BL Çeviri - Shizaya |
Hayran KurguHer şey kartpostallarla başlamıştır. İzaya ortadan kaybolmuş ve süresiz bir tatile çıkmıştır. Ancak Shizuo kendi kendine intikamını almak için onun peşine düştüğünde, ikisinin de planlarında bir değişiklik olacaktır. Nihayetinde, kendilerini birlikt...