Bölüm 2: Los Angeles

72 7 0
                                    

Özet: Kısa Los Angeles arası. Shizuo neredeyse bir teröristle karıştırılır.

------

Shizuo asla kendini yerden otuz bin fit yükseklikteki sınırlı alanda on bir saat boyunca hapsetmemeliydi. Onun ardından DC'ye beş saat daha uçmak için Los Angeles'ta başka bir uçağa daha binecekti. Yol boyu uyumaya çalıştıysa da uçağın dar, kısa aralıklı ekonomi sınıfı koltuklarında rahat etmeyi nafile bir çaba olarak bulmuştu. Sık sık kıpırdanıyor ve yanındaki beyefendi de ona sık sık ters bakışlar atıyordu. Takımları çekmiş züppenin onun hakkında ne düşündüğü Shizuo'nun umurunda değildi ancak birdenbire gücünün fazlasıyla farkına varmıştı. Yumruğuyla kazara uçağı deldiğine ve yüz insanı Pasifik Okyanusu üzerinde dimdik ölüme doğru düşürdüğüne dair korkunç görüntüler canlanıyordu gözünde. Zihni de bu çetin vaziyette uyku arayışlarına yardımcı olmuyordu.

Tüm bu Japonya'dan ayrılma kararı geçici bir heves olduğundan yolculuğu için herhangi bir şekilde eğlence hazırlamamıştı pek. Yanındaki tek okuma materyali getirdiği kartpostallardı ve onlar da kesinlikle sinirlerine bir yarar sağlamayacaklardı. Şansına, uçağın koltuklarının arkalarında ekranlar vardı, böylece yolcular verilen kulaklıkları takarak izlemek için birkaç film seçebiliyorlardı. Birçoğu gişe rekortmeni Hollywood filmiydi ancak Japon yapımı filmler de vardı. Gerçi Shizuo'nun daha önceden izlediği filmlerdi. İronik bir biçimde Washington'da geçen bir tane bulmuştu, Shizuo berbat Japonca dublajıyla onu izlemeye karar verdi. Film Beyaz Saray'a sızıp siyahi başkanı esir alan ancak kahraman beyaz adam tarafından engellenen yerli Amerikan teröristlerle ilgiliydi.

Nihayetinde Shizuo uyumayı başardı. Rüyasında İzaya terörist rolündeydi ve Washington'ı içeriden yok ediyordu. Amansız beyaz adamlardan oluşan ufak bir ordu yerine, Beyaz Saray minik İzayalardan oluşan bir ordu ile alınıyordu ve Shizuo da Başkan Barack Obama'yı kurtarmak için kahraman Japon turist rolünü üstlenmek zorundaydı. Shizuo birkaç kez kendi horlamalarına uyanmış ve her seferinde utanç içinde uykusuna dönmek istemişti.

Birkaç huzursuz şekerleme ve kötü uçuş filmlerinin ardından Shizuo Los Angeles'ta bir havalimanına vardı. Shizuo tüm bunları nasıl yapacağına dair hiçbir fikrinin olmadığını kabul etmişti. Gerçekten Washington'a ulaşmak için başka bir uçağa aktarma yapması gerektiğini biliyordu ki uçaklarda böyle bir şeyin olabileceği hiç hayal bile etmediği bir olaydı. Amerika'nın bu kadar büyük olduğu kimin aklına gelirdi ki? Shizuo beş saat boyunca uçup hâlâ aynı ülkede olunabileceğini idrak etmekte zorlanıyordu.

Shizuo'nun tek yükü bir sırt çantası olduğundan bagaj bekleme sırasına girmek zorunda değildi. Tek yapması gereken gümrükten geçmekti. Kimlikleri ve pasaportları GSK* memurları tarafından kontrol edilip damgalanıyormuş gibi görünen diğer Japonlarla birlikte sıraya girdi, kendisine uçuş sırasında doldurması için verilen belgeleri doldururken öğrendiği gruptu. Celty haklıydı; Amerika'nın bir dolu harfler yığını vardı. (GSK: Gümrük ve Sınır Koruması)

Shizuo bankoya geldiğinde şüpheyle onu süzen bezgin memura pasaportunu, biletini, uçakta aldığı vize belgelerini ve kimliğini teslim etti. Adam sırt çantasını işaret edip ona İngilizce bir şeyler sormuştu. İşte o an Shizuo sıçtığını fark etti; İngilizce becerileri kesinlikle bomboktu.

Shizuo sessiz kaldığında adam boğazını temizleyip aynı soruyu bu kez daha yavaş ve kesinlikle daha sertçe sordu. Shizuo sırt çantasının tek bagajı olup olmadığını sorduğundan oldukça emindi, bu yüzden adama cevap vermek için İngilizce becerilerini zorladı. "S... Sadece bu... Var?"

GSK memuru kaşlarını çatıp Shizuo'nun biletini gösterdi. Yine İngilizce konuşuyordu ama Shizuo "tek yön" ve "bilet yok" dediğini anlamayı becermişti. Vaziyetin kesinlikle şüpheli olduğu Shizuo'ya dank etmişti. Sadece bir sırt çantasıyla Amerika'nın başkentine tek yön bilet mi? Evet.

To Hell And Back | BL Çeviri - Shizaya |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin