Özet: Bayılana kadar alışveriş yaparlar, bir canavarla karşılaşırlar ve biraz top oynarlar.
----------------
Ertesi sabah ilk işleri Shizuo'ya yeni kıyafetler bulmaktı yoksa İzaya seyahatin geri kalanı boyunca kokudan şikâyet edecekti. Veya kalan ömrü boyunca. Eğer Shizuo, gerçekten, bu 'uzun işte' varsa sırtındaki giysilerden ve origami ile ıvır zıvır dolu sırt çantasından daha fazlasına ihtiyacı olacaktı.
Boston sokaklarının örümcek ağından aşağı, şehir merkezinin dışındaki bir alışveriş merkezine, araç trafiğine kapatılmış ve her türden insanla dolu bir caddeye doğru ilerlediler. İzaya'nın morali, sevgili çeşit çeşit insanlarını bir potada eriten bu karışımla yükselmişti. Shizuo, İzaya'nın başkalarını izlemesini izlemekle bir yere varamayacaklarını fark etmiş ve İzaya'yı çekiştirmeye başlamıştı. Yiyecek ve hediyelik eşya satıcıları, soğuk havaya rağmen kaldırımları dolduruyor ve her köşede duruyordu. Vitrinlerin çoğu sosis, biber ve soğan kokuyordu, Shizuo'nun hoşuna giden bir aromaydı.
Büyük bir yer altı mağazasının içinde Shizuo herhangi bir şey yapmaya çekiniyordu. Mağaza, barmen üniformasını teşkil edecek aynı parçalara sahipti ama aynı değildi işte. Shizuo kararsız kaldıkça İzaya giderek sabırsızlanmaya ve en sonunda Shizuo'ya rastgele giysiler fırlatmaya başlamıştı. Shizuo hiçbirinin ona uymadığını düşünüyordu.
"Şunu keser misin?" Shizuo bir gömlek daha suratına konduktan sonra patlamıştı.
İzaya rafları kurcalamaya devam ederken "Niye her gün aynı kıyafetleri giydiğin belli oluyor." dedi. "Kesinlikle giyinmekten âcizsin."
"Alışverişten nefret ediyorum sadece." Shizuo omuzlarını silkti. "Ne giydiğim sikimde değil."
"Buna..." İzaya, Shizuo'nun karşılık verdiği iğneleyen bir bakış attı. "...inanıyorum. Ama saçlarını sarıya boyamak için çaba ve zaman harcayan bir adamın nasıl göründüğüne hiç de önem vermediğine inanmıyorum." Asılı gömleklerin olduğu uzun bir sıraya dalmıştı.
Shizuo bunun üstüne alt dudağını dişledi. "Şey, genelde Celty yardım ediyor, o yüzden pek mesele olmuyor."
İzaya sıranın içinden kafasını dışarı uzattı. "Valla mı? Siz ikiniz gerçek birer altın kızlarsınız, biliyorsun."
Shizuo kafasını içeri geri itti. İzaya diğer yandan belirivermişti.
"En sevdiği muhbiriyle etrafta gezdiğini bilse buna pek sevinmeyeceğine bahse varım."
Aynı yönde zıt koridorlarda yürürken giysi raflarının arasından konuştular. Shizuo, İzaya'yı pek iyi göremiyordu ama sesi ona öyle söylüyordu.
"Biliyor. Sevinmiyor. Bana buraya gelmememi söylemişti."
"Peeeeki, demek dün kastettiğin buydu."
"...Sayılır." İzaya'nın yanından geçtiği tüm kıyafetlerin kumaşlarında elini dolaştırdığını görebiliyordu.
İzaya efkârlı efkârlı "Oh Celty, onu özlüyorum." dedi. Shizuo sadece söylemek üzere olduklarını yutmak için ağzını açtı. Birbirlerini görememelerine rağmen İzaya her nasılsa bunu fark etmişti. "Ama duygularımızın karşılıklı olmadığını biliyorum."
Sıranın ucunda buluştular. Shizuo "Hem de hiç." dedi.
İzaya gamzesini gösterdi. "Ama birbirimizi hâlâ öldürmememizden etkilenmiştir büyük ihtimalle. O atı aramıza sürmeden bu kadar uzun süre durmayı nasıl başardık?"
Ah bir bilsem, diye düşündü Shizuo. Konuyu değiştirmekte kararlı olarak raflardan bir yığın giysi aldı. "İşte, bunları giyebilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Hell And Back | BL Çeviri - Shizaya |
FanficHer şey kartpostallarla başlamıştır. İzaya ortadan kaybolmuş ve süresiz bir tatile çıkmıştır. Ancak Shizuo kendi kendine intikamını almak için onun peşine düştüğünde, ikisinin de planlarında bir değişiklik olacaktır. Nihayetinde, kendilerini birlikt...