Özet: Henüz İzaya'yı görmemişti bile ancak daha şimdiden Shizuo'nun başını belaya sokuyordu.
------
"Beni buraya götür." Shizuo Washington DC kartpostalını taksi şoförünün suratına yapıştırıp gönderici adresini gösterdi. Daha yarım saat önce iniş yapmıştı ve nihayet İzaya'yı bulacağı, Amerika'ya yapmak için geldiği şeyi yapacağı için başı dönüyordu.
Taksi şoförü şehir içine doğru sürmeye başlarken hiç de hevesli değildi.
"Nerelisiniz?" Taksici İngilizce olarak sordu. Shizuo adama sadece korkutucu bir şekilde baktı; hiç sohbet havasında değildi. Adam çabucak sustu ve sadece yola odaklandı.
Büyük bir nehri geçtiler ve çok geçmeden başkent görüş açısına girdi. Güneş ufukta yeni yeni görünüyordu ama ışınları dokunduğu yeri yumuşak bir turuncuya boyuyordu. Shizuo uçaktayken Washington'da geçen o filmi izlememiş olsaydı gerçekten Amerika'da olup olmadığını merak edebilirdi. Orada bulunduğu kısa süre zarfında Los Angeles'ı pek gezememişti, sadece havalimanının içini görmüştü. O şehirde geçen filmler izlemişti ama şehrin buraya benzeyip benzemediğini merak ediyordu. Washington'ı görebildiği kadarıyla kuleler ve gökdelenlerden oluşan uzun bir silueti yoktu. Shizuo'nun görebildiği en uzun mimari yapı uzaktaki büyük, beyaz bir kuleydi – İzaya'nın kartpostalının önünde bulunan hani. Shizuo Amerikan şehirlerinin hepsinin tıpkı Tokyo gibi bir metropole benzeyen New York'a benzemesini bekliyordu. Bir ara, taksi nehir yatağı üzerinde Shizuo'ya Yunan işi görünen beyaz dairesel bir anıtı geçmişti.
Taksi onu Amerika'nın başkentinin kalbine götürürken Shizuo sokaklarda tanıdık siyah bir parka görmek için gözlerini dört açmıştı. Hiçbir zaman o kadar da şanslı olmadığını biliyordu ama İzaya'yı İkebukuro'da bulmayı sıkça başarırdı. Gerçi çoğu zaman İzaya ne zaman yakınlarda olsa daima kafasında alarmlar çalıyormuş gibi bir hisse kapılırdı. Göğsündeki ağır bir his, İzaya her ne yönde olabilecekse Shizuo'yu daima o tarafa doğru çekerdi. Oysa şimdi, toprağı olmayan tamamen yabancı bir ülkedeydi. Tek gördüğü önemli görünen binalar gibi oyulmuş binlerce mermer sütun ve İkebukuro'nun yarısını kaplayabilecek kadar geniş çaptaki kubbelerdi. Çoğu insan da aynı derecede önemli ve paradan yaratılmış gibi görünüyor, takım elbiseler giyiyor ve deri evrak çantaları taşıyorlardı. İzaya görünürde yoktu.
Nihayetinde taksi girişinin üstünde "Marriott" yazan şatafatlı bir otelin önünde durdu, tıpkı İzaya'nın kartpostalındaki isim gibiydi. Shizuo sırt çantasını omzuna kaydırıp otele doğru adımlamadan önce apar topar taksiciye ücreti ödedi.
Oraya ait olmadığını anında hissetmişti. Otel kesinlikle maddi olarak ondan çok üstün konumdaki insanlara göreydi. Hatta ruhsuz, temiz bir biçimde para gibi kokuyordu. Mükemmel biçimde şeffaf cam kapılardan geçer geçmez zorlama sosyal hiyerarşi havası Shizuo'yu çarpmıştı. Tüm yüzeyler ilk günkü gibi cilalıydı ve insanlar da gayet iyi giyimlilerdi. Eh, herkes değildi. Giriş yapan bir aile vardı ve ergen oğulları hâlâ pijama giyiyordu, lobideki deri koltuklarda yarı uyur vaziyetteydi. Shizuo neredeyse ona acımıştı; saat daha sabahın sekizi bile değildi, saat şeyden beri doğru düzgün uyumamıştı... Ne zamandan beri olduğunu bile bilmiyordu. Şimdi düşününce, aynı süre zarfı kadar bir zamandır duş da almamıştı. İnşallah korkunç kokular yaymıyordu etrafa.
Fakat başka sebeplerden ötürü huzursuzdu. Shizuo İzaya'nın artık bu şehirde bulunmama ihtimali olduğunu bilse bile İzaya'nın birkaç kat üstündeki bir odada oturuyor olabileceği ihtimali oldukça cesareti kırılmış hissettiriyordu ona.
Shizuo, yüzlerce odanın arasında İzaya'nınkinin hangisi olabileceğine dair hiçbir fikrinin olmadığını fark etmişti.
"İzaya Orihara'nın odası hangisi, söyleyin." Shizuo resepsiyona ulaştığında emretti. Bankonun arkasındaki kadın çalışan biraz şaşkınca ona baktı. Esmerdi ve şüphesiz Kafkasyalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Hell And Back | BL Çeviri - Shizaya |
FanficHer şey kartpostallarla başlamıştır. İzaya ortadan kaybolmuş ve süresiz bir tatile çıkmıştır. Ancak Shizuo kendi kendine intikamını almak için onun peşine düştüğünde, ikisinin de planlarında bir değişiklik olacaktır. Nihayetinde, kendilerini birlikt...