Özet: Süre doldu.
------------------------------------------------------------------------------
Tokyo Skytree, dünyanın en yüksek yayın kulesiydi. 634 metre ile Skytree, tüm Kanto bölgesi ve ötesinin birincil yayın kaynağıydı. Vultür sinyali oradan yayınlanacaksa eğer, milyonlar Kazbek Girişimi'nin kontrolüne girerdi. Shizuo bunun sonuçlarını hayal bile edemiyordu.
Ancak Namie'nin sinyalin izini sürdüğü yer tam da orasıydı.
İzaya'nın paramparça penceresinden bir bakınca şehrin henüz yanmadığını gördü ama Shizuo'nun içi gitgide daha da huzursuzlaşıyordu. Kazbekler onları çoktan bulmuş ve çatışmıştı. Daha fazlasının takip etmesi sadece an meselesiydi.
Tehlikeye rağmen Erika ve Walker yumruklarını zaferle havaya kaldırıyorlardı.
"EN! GÜZEL! GÜN!"
Namie katılmıyordu. "Bu işe bir kavganın ortasına düşmek için girişmedim –AYY!" Bir Kazbek ayağının dibine düşünce ciyakladı.
Pepe önlerinde duruyordu, giyecek daha kötüsünü bulamamıştı. Yeni edindiği taktik vizörünün yan tarafıyla oynadı ve görüntülerini ihtiyatla takip etti. Kalçasına dayanmış çalıntı büyük silahla, bir İspanyol mutfağından ziyade bir aksiyon filminden fırlamış birine benziyordu.
"Más enfoque desde el oeste. Al menos una docena." (Batıdan daha fazlası yaklaşıyor. En az bir düzine.)
Erika ve Walker saf neşeyle "Sen kimsin?!" diye haykırıyordu.
Belki durumun verdiği adrenalinden ya da ikisi de Vultür'e maruz kaldıkları içindi ama Shizuo, Pepe'nin sözlerini yorumlamak için bir yetenek geliştiriyordu. Ayrıca Kazbeklerin, Shizuo'nun planlarının içine etmesine izin vermeyeceklerini anlamak için dâhi olmasına gerek yoktu.
Shizuo sertçe "Gitmeliyiz." dedi. "Tokyo'ya döndüğümüzü biliyorlar ve işimizi kolaylaştırmayacaklar."
Namie boğazını temizleyerek etraflarından dolaştı ve tıp çantasını omuzladı.
"İşinizi demek istedin herhâlde," diye homurdandı. "Siz ucubeler buradan itibaren tek başınasınız."
"Ya yine harekete geçerlerse?" Shizuo, İzaya'nın yerini tespit etmeyi bilen tek kişiyi kaybetme fikrinden hoşlanmamıştı.
Namie "Bana ne." demişti.
Shizuo gözlerini kısarak ileri adımladı. "Seni-"
Celty onu durdurmak için elini uzattı. [Bir daha düşünmek isteyebilirsin.] dedi Namie'ye. [Artık işin içindesin. Kendini savunacak bir yol bulamadan yakalanırsan büyük olasılıkla seni o şeylerden birine dönüştürürler.]
Namie suratını ekşitti. Seçeneklerini tartarken yüzü kasılmıştı.
"Sizden nefret ediyorum." Demekte karar kıldı.
"Merak etme, Biraderci abla." Walker koluna hafifçe vurarak onu rahatlattı. "Ana karakterlerin yanında durduğun sürece bu olay örgüsünün diğer ucundan gayet sağlam çıkacaksın!"
Namie hiç de rahatlamamıştı.
Dışarıda, Togusa minibüste kalmıştı. Direksiyonu titreyerek kavradı, gözleri sokakta hareket eden her şeye bakıyordu. Diğerlerinin yaklaştığını görünce Pepe'ye bakarken nefesi kesilmişti.
"O..!" Titrek bir elle onu gösterdi.
"İnanılmaz!" Walker onun yerine tamamladı.
"O-O-O!" Togusa kekeliyordu. "O şeylerden biri bir anda ortaya çıktı! Silahlarla! O-O onu durdurdu! Bir güzel dövdü! Onu binaya kadar kovaladı ve – hassiktir, hayatımı kurtardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Hell And Back | BL Çeviri - Shizaya |
FanfictionHer şey kartpostallarla başlamıştır. İzaya ortadan kaybolmuş ve süresiz bir tatile çıkmıştır. Ancak Shizuo kendi kendine intikamını almak için onun peşine düştüğünde, ikisinin de planlarında bir değişiklik olacaktır. Nihayetinde, kendilerini birlikt...