27. Bölüm 'İnkisar'

36.6K 2.7K 1.6K
                                    

🔱
'Yıkılmak sadece binalara mahsus bir şey değil ki Züleyha. Bir insanın, bir cümle ile yıkıldığını gördüm ben...'
-Cahit Zarifoğlu?-
🔱

Duman - Kırmış Kalbini

🔱
Yine uzun, on bin kelime civarı, bir bölüm ve yine ben. Oy ve yorumlarınızı merakla bekliyorum güzellerim. Keyifli okumalar...

Ulaç'ın acıkıp huysuzlanmaya başlamasıyla birlikte deniz maceramızı sonlandırıp annesine teslim etmiştik uykuya meyleden küçük bedenini

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ulaç'ın acıkıp huysuzlanmaya başlamasıyla birlikte deniz maceramızı sonlandırıp annesine teslim etmiştik uykuya meyleden küçük bedenini. Annesi karnını doyurduğunda uykuya direnemeyip uyumuştu. Böylece kapanmıştı Ulaç mevzusu. Bitmişti kısa süreli yaz aşkımız.

Ulaç aramızdan ayrıldığında güneş de bizi ardında bırakıp batmıştı, kalmıştık alacakaranlıkta Ömer'le bir başımıza.

Şezlonglara yeniden geçtiğimizde ikimiz de bir süre sessizliğe sığınıp kurulanmıştık. Ardından onun gideceğini hatırlatmıştım kendime. En az üç hafta daha görüşemeyeceğimizi hatırlatıp telefonumu aldığım gibi yanında almıştım soluğu. Ondan uzak kalamamamla ilgili sözlerini savuşturup yanındaki minik boşluğa kurulmuştum. Sırtımı bir miktar göğsüne yaslamıştım yarı utanç yarı cesaretle. Önce o pek gönüllü olmasa da birkaç farklı açıdan fotoğrafımızı çekmiş, sonra da gezi boyunca çektiğim fotoğraflardan telefonuma kayıtlı olanları göstermiştim. Ona daha önce mesajlar aracılığıyla anlatmış olsam da gezdiğimiz yerlerde yakaladığım güzelliklerin arka planını, keyif akdığım anılarımı anlatmıştım gülerek. Çoğunlukla sessizce dinlemişti beni, gülümsemişti anlattıklarıma. Derken aklımda dönüp duran mevzuya uzanmıştı dilim.

"Dönerken Yücel sürecek değil mi arabayı?" diye sormuş bulunmuştum. "Omzunu zorlama daha fazla." demiştim.

"Yücel arabayla dönecek bu gece. Ben Hatay'dan uçakla geçerim Ankara'ya."

"Hatay mı? Bugün dönmeyecek misin?"

"Bir güzellik var aklımda. Dönme der gibi baktı bana. Nasıl döneyim?"

Boynumu içe çekip miyavlarcasına 'yiaa' demek istedim. Aramızda santimler olan boynuna sokulmak, Marş'ın kucağıma geldiğinde yaptığı gibi orada saklanmak istedim.

"Cevap vermeyince hemen döneceksin sandım ben..." derken bir miktar içine kaçmıştı sesim sevinçten. "Bizimle birlikte geliyorsun yani?"

Sevindiğimi anlayınca kıvrıldı dudağının kıyısı.

"Pazartesi günü kontrolüm var. Hocaların sorun çıkarmazsa pazar gününe kadar sizinleyim."

Dudaklarıma sinen gülüşe engel olamadım. Gülümseyerek önüme dönüp kulağımın arkasına ittim deniz suyunun bir miktar sertleştirdiği nemli saçlarımı.

O sırada arkamdan usulca omzuma yaklaştı Ömer. Eli çıplak belimi sarıp karnıma uzandı. Çenesinin belli belirsiz baskısı saçlarımda, "Benden her şeyi isteyebilirsin Destina..." dedi yüksek olmamasına karşın iç titreten bir sesle. "Gitmemi, kalmamı, senden uzaklaşmamı isteyebilirsin. Ama bunları isterken çekinmeni veya tereddütte kalmanı istemiyorum. İsteğini ve düşüncelerini açıkça bana söylemelisin anlıyor musun? Neyi isteyip neyi istemediğini bilmeliyim ben."

AdelyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin