Şuraya başlama tarihinizi alabilir miyim :))Güne yüzüme vuran güneş ışığıyla uyandım diyerek başlamayı çok isterdim fakat evin içerisinde iki tane büyükbaş hayvan olunca hayat şartları bu ihtimali imkansızlaştırıyordu. Klasik oflamalarımı yaparak bir güne daha başlamıştık hadi hayırlısı. Yataktan zor bela kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra aşağı indim. Allah bilir hayvan gibi bağırmalarının ne gibi saçma bir sebebi vardı.
"Ulan Gökhan ne girdik size hahahahahaha" Canım anneciğimin Eren adını koyduğu fakat kendisi insanlıktan pek bir yoksun olan abimin argolu cümleleriyle konunun maç olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Gökhan abim kendisine laf atan Eren'i umursamadan koltukta yenildiği takımın formasını giymiş oturup eliyle yüzünü sıvazlarken öyle komik duruyordu ki, sanki maçı kaybeden takımın içindeki oyuncu kendisiymiş gibi, bu fanatikleri anlamak gerçekten zordu. "Eren kaldırma beni yoksa ben sana çok güzel sokacağım ibne!"
Hâlâ merdivenlerin başında olan beni fark etmediklerini anladığımda kendimi belli etmek amacıyla öksürdüm "Ayıp ayıp evde iki tane genç kadın varken ne biçim sözler bunlar ya çirkin çirkin" alaylı cümlemle ikisinin de başı bana döndü, Gökhan abim koltuktan aldığı yastığı Eren'in yüzüne fırlatıp ayağa kalktı "Ulan kız da burdaymış yavşak yavşak konuşturdun benide it" Eren yüzüne yediği yastığı götü Gökhan abimin yüzüne atmaya yemediği için bana attı, ben ve mükemmel reflekslerim neyse ki bu hamleden son anda kurtulmuştuk. "Benim ne suçum var gerizekalı bana niye atıyorsun!"
Eren büyük ihtimalle yediği laftan olsa gerek iki adımda dibimde biterek yanaklarımı sıkıca ellerine alıp sıktı "Gerizekalı ha! Abiye hemde, özür dile çabuk çakma sarışın velet!" hayvan kadar elleriyle şuan da yanaklarımı kızartarak oyun oynadığımızı mı sanıyordu bu salak şey "Bir yaş büyüksün bir! Özür de dilemiyorum bırak yanağımı aptal!" Gülerek yaptığı sıkma işlemine devam ettiğinde debelenmem de bir işe yaramayınca son çare Gökhan abimden yardım dilendim "Abiii, yalvarırım kurtar yanaklarım kızardı!" Gökhan abim gür bir kahkaha atarak çalan kapıya adımladı "Yiyin birbirinizi köpekler."
Acımasızlığına hayret ettim diyemezdim çünkü o tam olarak böyle bir şerefsiz abiydi. "Ne oldu küçük hanım? Prens bozuntusu abiniz de kurtarmadı elimden. Eren abicim diyerek özür dile çabuk bırakacağım." Keyifli sesiyle iyice ayar oldum ama yanağımın kızarıklığını tenimde hissediyordum artık. Gururu bir köşeye birazcık bırakabilirdim değil mi, birazcık. Tam ağzımı açıp mağlup gelecekken kapıdan gelen Yağız Ali abinin sesini duydum "Hop aslanım ne oluyor?"
İşte zarafet işte feraset işte adam gibi adamlık!
Beni bu abi olacak canilerden kurtaracak tek kişi Yağız Ali abiydi.
Eren'in koca ellerinin izin verdiği kadarıyla bakabildim Yağız Abiye, kaşları derince çatılmış Eren'in yanağımı sıkıca tutan ellerine bakıyordu. "Ve aleyküm selam abicim. Bizim küçük cadıya ders veriyordum. Ne mutlu ona artık allığa ihtiyacı olmayacak, demi prensesim."
Cümlesinin sonlarına doğru bana hitaben dönen yüzüne annem beni dövmese tükürmeyi öyle isterdim kiiiiiii, "Yağız abi lütfen kurtar Allah rızası için yanağım koptu! Ne istersen yaparım bak söz!" Biliyordum ki sözünün geçemeyeceği kimse yoktu şu mahallede, kendi abilerim dahil. Korkudan değil de sevgidendi daha çok. Ona olan çok sevgiden.
Cümlemle dudakları hafif yukarı kıvrılıp muzipçe gülümsedi, "Ne istersem mi?" Olduğum durumun izin verdiği kadarıyla hevesle salladım başımı, Eren pisliğinden özür dileyip abi demek yerine Yağız abinin küçük bir iki isteğini yapabilirdim değil mi? Yapardım yapardım.
Gökhan abimin gülüşü geldi kulağıma, elindeki cipsle film izler gibi izliyordu halimizi. Verdiğim onaydan sonra dudaklarındaki gülümsemeyi silip Eren'e döndü, "Eren bırak abicim." Eren gözlerini kısarak bi yanağıma bi Yağız abiye baktı, "Abi sal da özür dilesin, gururunu yensin bir kere de bu velet" kirpiklerimin altından ne kadar kötü bakış atabildiysem attım ona, hain! Yağız abinin bu sefer despot sesi doldurdu kulaklarımı "Eren bırak dedim kızı."
Sonunda yanaklarımdan çekilen kazık gibi ellerle derin bir nefes aldım, yaşasın gurur yaşasın Yağız Ali Atakan! Ellerimle yanaklarıma yelpaze yaparken Eren'e baktım kaybetmenin yenilgisiyle kötü kötü bana bakıyordu, sinsice sırıtıp dil çıkardığımda küçük çocuk gibi bağırdı "Bak abi ne hareketler yapıyor valla elimde kalacak." Tam yeniden ağına düşüyordum ki belimden çuval gibi çekilerek koltuğa Gökhan abimin yanına savruldum. Yağız abiye bir kere daha minnetle bakarken bana hafifçe gülümseyip hâlâ yüzünde aynı hain gülüşle bizi izleyen Gökhan abime döndü
"Hadi kardeşim geç kalmadan çıkalım." Abim başını sallayıp ayağa kalkarak yanıma geldi, "Annem teyzemlerde cadı, kahvaltını yap aç kalma."
Alnımdan öpüp geri çekildiğinde küskünce baktım, "Hiiiiç öyle alnımdan öperek barıştıramazsın beni kendinle bir süre şahsen senle konuşmayı düşünmüyorum." Ağzımdan son anda çıkan 'hıh' nidasıyla uzunca güldü, cevap vermeden Yağız Abiyle kapıya doğru giderken Yağız abi durdu. Abim ona sorarcasına bakarken çaktırmadan koltukta otururken onları izlemeye çalışıyordum abime bir şeyler söyledikten sonra abim başını sallayarak çıktı.
Gözlerim bu sefer saklamadan onu bulurken Erenin odada olmadığını da fark ettim. Nedensizce yalnız kaldığımızdan mıdır bilinmez heyecanlanırlarken, bana doğru gelen güçlü adımlarıyla ayağa kalkarken buldum kendimi.
Tam bir adım önümde durdu, "Mağlup olmana hiçbir zaman, asla izin vermeyeceğim." Gözlerim bu sözleriyle irileşirken önüme düşen bal köpüğü rengindeki saçımı geriye itti, "Verdiğin sözü unutma küçüğüm istediğim şeyi yarın konuşacağız." Son kez afallamış halime bakıp kıvrılan dudaklarıyla kendinden emin adımlarıyla evden çıktı.
Az önce ne yaşamıştık biz? O benim abimdi. Öyle değil mi? Hani beni en az kendi öz abilerim kadar koruyup kollayan, varlığını her daim yanımda hissettiren koruyucu abim. Peki ben bu yaşanan küçük şeylerden neden artık bir şeylerin eskisi gibi olmadığını, onun abim kalmayacağının düşüncesine kapılmıştım?
Dudaklarımdaki salak sırıtışı elime ağzıma vurarak yok ettim. Bugün ters tarafımdan kalkmıştım bu düşünceler ondandı. Yağız Ali benim abim gibi saydığım bir adamdı ve hep öyle kalmalıydı. Başka türlüsü olmaz, olamazdı.
İlk bölümle karşınızdayım sayın okurlar, gecenin üçünde aniden yazma isteğiyle gelen bu mahalle kurgumda umarım bana eşlik edersiniz. Şayet ben eğlencesine yazıyorum ve elimden geldiğince yazmaya devam edeceğim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevda Mahallesi
RomanceKendine çekti, sıkı sıkı tuttum nefesimi, "İntikam he?" kulağıma fısıldamasıyla sesim içime kaçtı cevap veremedim "Hep böyle cadı mıydın sen, yoksa ben bazı şeyleri yeni mi fark ediyorum?" burada ima ettiği şeyin ne olduğunu anlamamış olsam bile hey...