Sandalyeye tutunup doktorun söylediklerini algılamaya çalıştım. Hamileydim.. ciddi ciddi hamileydim. Elim karnımı bulduğunda yanaklarıma teker teker düşen yaşlarla sessizce ağlamaya başladım. Leyla hemen gelip bana sarıldığında ona sıkıca tutundum "Canım benim tebrik ederim. Sakın stres yapma Yağız'a bir an önce bu güzel haberi ver, o her şeyi halleder ben eminim." Kollarımı ondan çekip göz yaşlarımı uzattığı peçeteyle sildim. "Otur lütfen Lavincim, ayakta kalma artık iki canlısın sonuçta." Zor bela acı acı gülümsedim bununla. Mehtap Hanımı dinleyip oturdum
"Öncelikle henüz çok küçük olduğundan ultrasonda görünmediğinden ve son adet dönemini hatırlamadığından kaç haftalık bilemiyoruz. Ama iki hafta önce yaşanan birlikteliği göz önünde bulundurursak henüz on, on iki günlük diyebiliriz. Hamileliğini çok erken öğrendin bu iyi bir avantaj çünkü ilk haftalar çok önemlidir. Sigara ve alkol kesinlikle tüketmemelisin, unutma ki bunlar düşük ve erken doğum gibi kötü ihtimalleri ne yazık ki arttırıyor."
Kafam yerinde bile sayılmazdı ama nedendir bilmem doktorun ağzından çıkan her şeyi büyük bir dikkatle dinliyordum. Kafasını ciddiyetle sallayarak devam etti "Stres en büyük düşmanın, olabildiğince stres yapmamaya çalış ve kendini yorma. Ağır şeyler taşımamaya, çok ani hareketler yapmamaya dikkat et. Paketli gıdalardan kaçın, sağlıklı ve düzenli beslen. Bol bol meyve ve sıvı tüket. Kan değerlerin olması gerektiğinden biraz daha düşük çıktığı için ben sana bir kaç vitamin ve folik asit yazacağım. Hepsi senin için önemli. Mutlaka düzenli kullan bu takviyeleri." Başımı yavaşça sallayıp uzattığı kağıdı aldım, yerimde doğrulup elimi uzattım "Çok teşekkür ederim Mehtap Hanım."
Uzattığım elimi sıkıp gülümsedi "Bir ay sonra tekrar gel canım, o zaman da kendini göstereceğini sanmıyorum ama deneriz. Sonuçta ne kadarlık bilmiyoruz. Kendine çok iyi bak ve dediklerimi unutma."
*
Hastaneden çıktıktan sonra Leylayla en yakın zamanda görüşmek için sözleştikten sonra soluğu Meleğin yanında almıştım. Kusura bakmasın ama abimin beni azarlamak için biraz daha beklemesi lazımdı çünkü şuan onun ben on beş yaşındaymışım gibi davranmasından daha önemli bir mesele vardı. Melek eve bile uğramadan sırt çantamla direkt onun yanına gelmemi sorgulamadan paketten çıkardığı bir dalı dudaklarına yerleştirip yakarken bir tane de bana uzattı, alışkanlıkla elinden alıp yakacakken doktorun sigara hakkında söyledikleri aklıma gelirken almayı reddettim "Sağol içmeyeceğim."
Elindeki dalı masaya koyup bacaklarını rahatça uzattı "Neden, kahveyle içmek favorindir senin?" Yaptığı sade türk kahvesi ve sigara ikilisine bir göz attım, ne yazık ki bu alışkanlığımı bırakmalı ya da en azından bir süre ara vermeliydim. "Yok canım istemiyor." Bana tuhaf tuhaf bakıp omuz silkti "Sen bilirsin, neyse kamp nasıldı? Benimki de soru, kesin çok romantik bir ortamdır. Leyla denen kızla iyice samimi oldun yalnız sen he, daha biz senle kampa gitmedik yaa."
Köpüklü kahvemden bir yudum alıp güldüm "Öncelikle kamp çok güzeldi ve evet Leyla iyi bir kız olduğu için samimi olduk hemen ama kıskanmana gerek yok senin yerin ayrı. Hem en yakın zamanda sizi de tanıştırırım eminim sende seversin Leyla'yı." Bir süre düşünür gibi yaptıktan sonra mırıldandı "Bakarız."
Sonra aklına bir şey gelmiş gibi elini boynuma attı "O kolye neydi öyle ya, çok güzeldi o an bakamadım." Boynumdaki kolyeyi tişörtümün üstüne çıkarıp inceledi "Gerçekten zevkli adam yalnız. Bu sefer benden fikir almadı, belli ki geliştirmiş kendini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevda Mahallesi
RomanceKendine çekti, sıkı sıkı tuttum nefesimi, "İntikam he?" kulağıma fısıldamasıyla sesim içime kaçtı cevap veremedim "Hep böyle cadı mıydın sen, yoksa ben bazı şeyleri yeni mi fark ediyorum?" burada ima ettiği şeyin ne olduğunu anlamamış olsam bile hey...