Derler ki, bir insanı sevince gözü kör oluyormuş insanın. En basitinden onun sigara tutuşu bile sana kusursuz geliyormuş. Ağzından çıkacak tek bir kelime, yaptığı en ufak hareket seni derin bir duyguya sürüklüyormuş. Gözün ondan başka hiçbir şey görmüyor, doğrusuyla yanlışıyla kalbine taht kuran tek kişi o oluyormuş senin için. Onunla kavga ettiğinde tüm hayatın oymuşcasına tüm gün yüzün asık gezebiliyormuşsun, o gün tüm güzellikler sana cehennem olabiliyormuş.
Hele ki ayrılığın düşüncesi, seni sonu olmayan bir sokağa, bir adım atsan düşeceğin bir uçuruma sürüklüyormuş.. Onsuzluğu düşündüğünde bile kalbin sıkışabiliyor dilin lal oluyormuş. Ne tehlikeli şeymiş bu aşk, içten içe katran gibi acıyı aşılıyomuş ruhuna. Nasıl da dirayetin düşüyor onsuz bomboş hissediyormuşsun. Varlığı da yokluğu da anlamlı kılan o oluyormuş, onun yokluğunda her şey anlamını yitiriyor gözünde bitip gidiyormuş.
Yağız Ali hayatıma girdiğinden beri kendimi bir masalda prenses gibi hissediyordum, sanki ne yapsam beni sevecek anlayacak ve asla bırakmayacakmış gibi geliyordu. Nazımı çekiyor bana sabır gösteriyordu. En önemlisi de, beni gerçekten çok seviyordu.
Uzun süredir daldığım düşüncelerden zilin çalmasıyla çıkabildim, öğrencileri yarın sınavları olduğu için ders çalışma şartıyla serbest bırakmış kendimde oturduğum yerden karşımdaki duvara bakarak öylece derin düşüncelere dalmıştım. "Çıkabilirsiniz gençler." Gürültülü bir şekilde dağıldıklarında bende derin bir nefes vererek çantamı alıp öğretmenler odasına geçtim. Melek bugün rahatsız olduğu için gelememişti ve açıkçası varlığına çok alıştığım için o yokken sıkılıyorum. Öğretmen arkadaşlar oturmuş derin siyasi sohbetlere epey kaptırmışlardı kendilerini. Onlara bakarken önüme tabak uzatıldı "Hocam alsanıza bir tane?"
Beden öğretmeni olan Murat Hocanın uzattığı tabağa baktım, oldukça iştah açıcı görünen bir dilim su böreği uzatmıştı. Bugünlerde aldığım dengesiz kilolar yüzünden istemeyerekte olsa teşekkür ederek reddettim. "Nasıl gidiyor dersler hocam, Emir ve tayfası zorluyor mu hâlâ?" Murat hocanın bahsettiği çocuk ve grubu ergenliğin vücut bulmuş hâli olan öğrencilerimdi. İnsanı hayattan ve öğretmenlikten adeta bezdiriyorlardı. "Ne yazık ki durum hâlâ aynı hocam, veli toplantısı yapmayı düşünüyorum özellikle o çocuk ve ekürileri için." Söylediğim cümleyle güldü "En iyisi bu olur sanırım belki evde biraz anne terliği yer de aklı başına gelir." Bu söylediğine epey güldüm, güzel bir ceza olurdu sanırsam "Umarım öyle olur." Bakışları biraz yüzümde dolaştı. Rahatsızca yerimde kıpırdadım, Murat hoca herkese olduğundan bir tık daha yakın davranıyordu bana, fark etmiştim elbet ama salağa yatıyordum benim için meslektaşım olmasından başka hiçbir şey olamazdı hele ki hayatımda delicesine aşık olduğum bir adam varken. Hoş, Yağız olmasa da olacağını sanmıyordum.
"Bir ara oturalım beraber, vakit geçiririz." Afalladım, açıkçası böyle bir anda seviye atlamasını beklemiyordum bir de emrivaki bir şekilde. "Bu aralar pek müsait olamıyorum Murat Hocam, başka zamana artık." Umarım bunun yalan olduğunu ve onu kibarca reddettiğimi anlardı. Gülümsedi, kötü niyetli bir insan olduğunu düşünmüyordum aslında, en azından öyle gözüme batan bir hareketini görmemiştim. "O zaman sonrasında mutlaka haberleşelim." Bir cevap vermeyip belli belirsiz kafamı sallayarak diğer hocaların sohbetine dikkatimi verdim. "Yani hocam biliyorsunuz zor bu devirde ama arabasız da nereye kadar yani.." ilgimi çekince merakla konuyu dinlemeye başladım "Evet dediğiniz gibi zor ama mecbur elimizi taşın altına koyacağız, ikinci üçüncü el alırsanız daha uyguna gelir sıfır kilometresi epey zor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevda Mahallesi
RomanceKendine çekti, sıkı sıkı tuttum nefesimi, "İntikam he?" kulağıma fısıldamasıyla sesim içime kaçtı cevap veremedim "Hep böyle cadı mıydın sen, yoksa ben bazı şeyleri yeni mi fark ediyorum?" burada ima ettiği şeyin ne olduğunu anlamamış olsam bile hey...