Yanan kırmızı ışıkla durduğumda normalde beni rahatsız etmese de sabahtan beri geçmeyen baş ağrım sebebiyle yüksek olan şarkının sesini kıstım. "Başının ağrısı hâlâ geçmedi mi?" Gözlerimi yumarak başımı tuttum "Yok hatta arttı diyebilirim, bugün çocuklar fazla gürültülüydü o yüzden mi anlamadım ama az kaldı başım çatlayacak." Arkada duran çantama bir bakış attım dikiz aynasından "Melek çantama bi baksana, belki bir ağrı kesici vardır, genelde taşımam ama kontrol etmekte fayda var."Arkaya uzanıp çantamı aldı, bende o sırada yanan yeşil ışıkla gaza basarak yola devam ettim "Varmış çok şükür, iç bi belki iyi gelir." Arabayı sağa çekip uzattığı ağrı kesiciyi ağzıma attıktan sonra yudumladığım suyla yuttum. Arabayı tekrar çalıştırıp mahalleye yaklaştığımızda sinyal vermeden önüme geçen arabayla ani fren yapmak zorunda kaldığımda Melekle öne doğru sarsıldık "Çüş be çüş!" Sinirle emniyet kemerimi çıkarıp kapımı açarak dışarıya çıktım, o araba da durmuştu. Sinirli adımlarla arabaya yaklaşırken sesimi şoförün duyması için yükselttim "Ehliyeti marketten aldınız herhalde napıyosunuz ya siz!" Aracın sürücü koltuğu açıldığında hâlâ sinirle nefes veriyordum "Ne bağırıyorsun kızım sokak ortasında, milletin ağzına malzeme vermekte bir numarasın bugünlerde."
Karşımda gördüğüm Yağızla afalladım, arabaya baktığımda en son ki arabası olmadığını gördüm "Öyle sinyal vermeden önüme kırarsan bağırırım tabii! Ayrıca milletin ağzına malzeme vermek konusunda hakkını yiyip seni geçemem, sen daha iyi biliyorsun o işleri malûm."
Sinirle etrafına baktığında bende bir göz gezdirdim, sokak şu anlık sakindi. "Ne diyorsun Lavin, noluyor yine?" Ona cevap vermeyip arkama döndüğümde kolumdan tutup beni kendine çevirdi, hırsla çektim kolumu "Bu kolumu tutma hareketinden hiç hoşlanmıyorum Yağız haberin olsun, beni evcil hayvanın gibi çekiştirip durmaktan vazgeçsen iyi olur!"
Kolumu hemen bırakıp kaşlarını yukarı kaldırdı, yeşilleri yine olduğundan daha koyuydu "Vazgeçmezsem ne olur?" O an güzel suratının tam ortasına bir tane geçirmemek için zor tuttum kendimi "Sana düzgünce bu hareketten hoşlanmadığımı söylüyorum hâlâ inatlaşma peşindesin, derdin ne senin? Benimle kavga etmek hoşuna falan mı gidiyor!" Gözlerini yumup derin bir nefes verdi "Evet Lavin nerden bildin? Seninle kavga etmek vazgeçilmezim, iki günde bir seninle kavga etmeyince gözüme uyku girmiyor o derece hoşuma gidiyor!"
Onu baştan aşağı süzüp kafa salladım "Belli oluyor hoşuna gittiği ama bu aralar bana bulaşma, sana hâlâ çok sinirliyim ve senin aksine aramız daha kötü olsun istemiyorum."
Tek bir şey daha demesine izin vermeden arabaya binip emniyet kemerimi taktım, Melek bana dudakları aralık bir şekilde bakıyordu tam konuşacakken arabayı çalıştırıp kafamı iki yana salladım "Hiçbir şey söyleme Melek aşırı sinirliyim şuanda."
Hemen söyleyeceği cümleyi yutup sessiz kaldı. Yağızın da kendi arabasına binmiş olduğunu ama hâlâ ilerlemediğini gördüğümde sertçe kornaya bastım, geçen on saniyeden sonra inatla ilerlemeyince arabasına olabildiğince yaklaşıp kornaya iki kere tekrar üst üste bastım. Tırnaklarımı direksiyonda çarpıp duruyor Yağız'ın hâlâ yerinden kıpırdamadığını görünce daha çok deliriyordum, en son içimdeki siniri kontrol edemeyip gaza hafifçe dokundum, arabasının arkasına çarptığımda çıkan sesle içim rahatladı. Hak etmişti bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevda Mahallesi
RomanceKendine çekti, sıkı sıkı tuttum nefesimi, "İntikam he?" kulağıma fısıldamasıyla sesim içime kaçtı cevap veremedim "Hep böyle cadı mıydın sen, yoksa ben bazı şeyleri yeni mi fark ediyorum?" burada ima ettiği şeyin ne olduğunu anlamamış olsam bile hey...