Snow Patrol-You Could Be Happy
"Ben... anlamıyorum..."
Jimin avukatının son birkaç haftada bütün ömründen daha fazla yorulduğunu hisseder gibiydi. Gözlüğü kaymış, saçları dağılmıştı, kravatından nefes alamıyor gibiydi. Oysa anlaşılmayacak bir şey ya da şaşılacak bir şey yoktu.
"Tekrar anlatıyorum. Dikkatli dinle ama bu defa, tamam mı?" İç çekti. Muhtemelen işler sadece avukata bildirmekle olmayacaktı. "Birlikteydik. Aslında hiç kaçırılmadım."
"Bay Park– şu an yalan söylü–"
"Yalan falan yok. Şşt." Jimin işaret parmağını hızla kaldırdı. "Kanıt gerekirse fiziksel kanıtları göster. Aslında yalan söyledik, makyaj falan yaptılar, o videoda da rol yapıyordum zaten. Hem– kim kaçırdığı insana kendi evindekinden daha iyi bakar ki? Sana mantıklı geliyor mu?"
Avukat başını salladı. Mantıklı gelememişti, hiç gelmemişti hem de. Gerçi kimseye mantıklı gelmiyordu bu durum ama... gerçek de buydu. "Peki ya... neden?"
"Neden mi?"
Jimin bunu hiç düşünmemişti.
"Yoongi... arkadaşım! Evet, çok yakın arkadaşım. Onu kurtarmak için yaptık. İşe yaramayınca da..."
"En başta neden söylemediniz o zaman?"
"Çünkü... kafam karışıktı, biraz... iyi hissetmiyordum. Söyleyemedim, fark ettiyseniz insanların bana söylediklerine başımı sallayıp durdum o dönemde. Ancak şimdi, gerçekleri anlatıyorum. Bana inanmalısın."
Jimin ilk kez hayatında bir şeylerin kontrolünü eline alıyormuş gibi hissetti. Başkaları tarafından verilmiş kararları değiştirecekti, ilk kez Taehyung'un istediği bir şey olmayacaktı ve... Jimin bunu ona asla unutturmayacaktı, ömrünün sonuna kadar borçluydu. İstememiş olsa bile. İçeride kalmak Taehyung'u vicdani açıdan rahatlatıyordu ve belki de Jimin onun her gün bu pişmanlığı çekmesini ve Jimin'in yanındayken bir kez olsun rahat edememesini istemişti. İçeride kalmak o adama ödül gibiydi, bu hissediliyordu.
"Ama abiniz..." Jimin kaşlarını kaldırdığında avukat sustu ve yutkundu. "Evet. Abiniz canıma okuyacak. İyi madem. Halledelim şu işleri."
*
Aslında en başta pek bir motivasyonu yoktu. Taehyung ile görüşmüştü, o görüşmede dürtülerine engel olamamış ve ani bir düşünceyle avukatı aramıştı ancak üzerinde düşündükçe, Taehyung'un karakterini ve hissettiklerini, asıl ceza böyle bir durumda onun Jimin tarafından dışarı çıkarılması olurdu. Evet! Jimin farkındaydı çünkü Taehyung onun yüzüne bakamayacağını söylemişti, her gün vicdanı onu rahatsız ederdi, yaptığı şeyi her gün hatırlardı. Bu düşünceyle gerçekten de dışarıda olması asıl ceza gibi geliyordu. Tabii Jimin için artıları da yok değildi. Sonuçta... Sonuçta cidden onu özlüyordu. Romantik bir şekilde değil, elbette değil ancak onunla geçirdiği anlarda gerçek olan bir şeyler vardı. Öfkesinin, nefretinin, keyif aldığı anların... bunların hiçbiri başka insanlarla aynı hissetmiyordu, hayır. Ayrıca... itiraf etmekten nefret etse de... hayatında kendisini öyle seven birine ihtiyacı vardı. Bu onu kullanmak olsun olmasın, Jimin'in umurunda değildi.
Ancak onu almaya, onunla görüşmeye gitmedi. Çıkacağını bildiği gün evinde oturuyor ve saati izliyordu. Masadaydı, parmakları masanın üzerinde ritim tutuyordu. Çıktığı saat ile bu trafikte ve bu uzaklıktaki bir yere gelmesi bir buçuk saati geçer gibiydi. Ona göre kendini hazırlamıştı, açıkça biraz keyifliydi. Yıllardır içinde bulunduğu hayatı yalnızca birkaç sözle değiştirebildiği için. Tabii ağabeyinin henüz haberi yoktu, sonuna kadar gizli tutmak için çaba vermişti ancak bugünden sonra kimsenin öğrememesi de mucize olurdu.