PJ Harvey, Thom Yorke - This Mess We're In
Ses ve görüntünün netleşmeye başladığı o sıralarda bir şeyler düşünebilmek, bir şeyleri anlayabilmek gerçekten de zordu. Kısa bir süre sonra ise tamamen kendine geldiğinde, bilinç kaybını yaşamadan önceki o zaman dilimi ve karanlıkta olduğu o süreç tamamen silikti. Bir yandan yıllarca süren bir uykudan uyanmış gibiydi ama öte yandan daha biraz önce Taehyung'la didişiyordu. Tanımadığı ama doktor olduğunu anladığı bir adam ona serum takarken olayın can sıkıntısındaydı ama sonrasında eline gerçekten istediği bir fırsat geçtiğini fark etti. Kocaman bir fırsat.
Gerekli olan tek şey adamla baş başa kalmaktı.
"Peki neden konuşmuyor? Bakışları da biraz boş geldi bana... Sorun olmadığından emin misiniz?" Taehyung çatık kaşlar ve kısık gözlerle Jimin'i izlerken doktora bu soruyu yöneltti. Jimin başka bir nedenle, başka şartlar altında burada olsaydı eğer buna gülebilirdi ancak o sırada yüzünde mimik oynamamıştı.
"Sorun yok, daha iyi olacak."
"Su alabilir miyim?" Sonunda konuşabildiğinde sesi oldukça boğuk çıkmıştı. "Hayır, hayır---o olmaz. Soğuk istiyorum." Taehyung komodinin üzerindeki sürahiye uzandığında onu durdurdu. "Sıcakladım, buzlu su alabilir miyim?"
Taehyung iç çektikten sonra başını salladı. Fazla vakti yoktu ve bunun farkındaydı Jimin. O kapıdan çıkar çıkmaz doğrularak adama döndü.
"Biraz dikkat-"
"Beni dinlemeniz gerek." Ani hareketler ettiğinde doktor onu uyarmaya çalıştı ama Jimin izin vermedi. Normal düşünme performansında olmadığı için ne yazık ki Taehyung'u odadan gönderebilmek için su istemekten daha iyi bir fikir bulamamıştı ve gerçekten de vakti çok azdı. "Bana yardım etmeniz gerek. Durum ciddi. Alıkonuldum. Beni burada zorla tutuyorlar. Kaçırdılar. Lütfen, lütfen, kurtulmama yardım edin. Hatta--hatta, telefonunuzu alabilir miyim? Polisi aramam gerek. Siz de yapabilirsiniz. Polisi aramalısınız. Polis--" Durdu. Cümleleri öyle hızlı sıralamıştı ki nefes almak mümkünmüş gibi daha da zorlaşmıştı. Ağzının içi kupkuru olmuştu. O an gerçekten de su içme ihtiyacı hissetti. Çok heyecanlıydı ve kalbi neredeyse ağzına varmıştı. Heyecanlanmıştı çünkü birkaç gündür esir olduğu bu yerden kurtulma şansına hiç bu kadar yaklaşmamıştı. Özgürlük. Tek istediği şey buydu.
Adam hareketleri kesilmiş bir şekilde öylece ona bakarken Jimin nefes almaya çalıştı. Doktorun elleri hala ona uzanmış bir şekilde duruyordu, öylece havada kalmıştı. Sonra gözlerini adamın yüzüne çevirdi, neden hiç şaşırmış gibi görünmüyordu? Sadece... sadece biraz üzülmüş gibiydi. Elbette üzücü bir durumdu ama bu öyle bir üzülme şekli gibi durmuyordu. "Deli olduğumu düşünmüyorsunuz herhalde, değil mi? Şaka falan da yapmıyorum, gayet ciddiyim. Yüksek ateşten saçmalıyor da değilim. Bakın, söylediklerimi tekrar edeceğim. Beni. Burada. Zorla. Tutu-"
"Kendini yorma bence. İyileşme süreni uzatmak istemezsin." Taehyung bir elinde kocaman bir su bardağıyla ve ötekinde tuttuğu elmayla içeri girdi, yüzünde küçük bir gülümseme vardı.
Anlamak zor olmadı.
Jimin gözlerini çok da uzun bir süre tutmadı onun üzerinde ve doktora döndü. Doktor biraz önce havada duran ellerini dizlerine yerleştirmişti, Jimin'in ona döndüğünü fark ettiğinde gözlerini çevirdi ve yataktan kalktı.
"Birazdan serumuna başka bir ilaç eklemek için döneceğim," dedi ona bakmadan ve sonra odadan çıktı. Jimin onun özellikle göz göze gelmek istemediğini fark etmişti. Eğer yaptığı onu utandırıyorsa, neden hala yapıyordu?