29| ben kendimi ne zaman affedebileceğim?

902 129 146
                                    

5 Seconds of Summer-Youngblood

"Sonra Yoongi hyung da– pardon." Taehyung çalan telefonunu sessize aldı, "Ne diyordum?"

Konuşuyorlardı.

Çok uzun süredir. O uzun gecede olduğundan daha detaylı, daha yakın, daha... daha içten bir şekilde. Konuşuyorlardı. Taehyung ona anılarını anlatıyordu, bazen bitiremeyip gülmeye başlıyor ve Jimin'in de gülmesini bekliyordu ya da Jimin'in içinin sızlamasına neden olan şeyleri anlatıyordu, yarım yamalak ve rahatsız olmuş bir şekilde ancak... anlatıyordu işte. Jimin'in bilmesini istediği bariz bir şekilde ortadaydı. Ona anlatmak istiyordu, hiçbir şey atlamadan kendini olduğu gibi gözleri önüne sermek, yargılanmadan dinlenmek istiyordu. Jimin'e kendini olmadığı biri gibi göstermekten kaçınarak. Jimin bunların hepsini anlıyor ve takdir ediyordu. Taehyung birçok yanlış yapmış olabilirdi ancak Kim Taehyung birçok insandan daha... daha cesurdu, daha düşünceli, daha duyarlı, daha akıllı ve daha... sevilesiydi. Bu bir gerçekti. Taehyung eğer onu kaçırmamış olsaydı şimdiye kadar kaç kez aşık olurdu ona, bilmiyordu, kaç kez kendinden vazgeçip sadece onun için adımlar atardı ya da unuturdu geri kalan her şeyi... belki de böyle gerçekleşmesi aslında daha iyi olandı.

Telefon tekrar çalmaya başladı.

"Hayda..."

"Aç istersen," diye mırıldandı Jimin.

"Ama seninle konuşuyorum."

"Aç, daha rahat konuşuruz. Arayan ısrarcı gibi." Jimin bunu söyledikten sonra telefonun ekranına çevirdi bakışlarını. Hyejin. İlginç bir histi. Taehyung'un yanında şu ana kadar Namjoon veya Jungkook'tan başkasını görmemişti ancak onun da başka bir hayatı vardı. Bunu sürekli görmezden geliyordu.

"Efendim?" Taehyung asık suratla açtı telefonu. Sesi de o kadar aksiydi. Bölündüğü için gerçekten huysuzlanmıştı, Jimin en azından bu tavırlara tutunabilirdi. Yani... bekle. Ne olduğu beni ilgilendirmez. "Şu anda müsait değilim," dedi Taehyung hattın diğer tarafına ancak yüzü de gevşemişti, artık somurtmuyordu. "Tamam... tamam, söz. Görüşeceğiz. Tekrar hapse girmezsem mi? Aynen, sıkıldıkça hapse giriyorum zaten." Güldü Taehyung ve Jimin dizlerini sallamaya başladı. "Bugün boş değilim aslında ama yarın olabilir. Haber veririm akşam, mesaj atarım. Bildiğin şeyler aslında, anlatırım, söz. Tamam... görüşürüz."

İşte. Belli ki huysuzlanmasının nedeni arayanı sevmemesi değil de konuşmanın bölünmesiydi ancak iki dakika içinde Taehyung unutuvermişti. Jimin yanağının içini ısırdı, ısırdı ancak duramadı, "Kimdi o?"

"Arkadaşım." Taehyung sıcak çikolatasından büyük bir yudum aldı.

"Yoongi hyungdan başka arkadaşın yok zannediyordum. Ondan ve diğer o iki suç ortağından başka?" Jimin sesinin iğneleyici çıkmaması için uğraştı.

"Öyle aman aman yakın değiliz zaten, önceden takılırdık. Sonra da ayda yılda bir buluşuyoruz–"

"Takılırdınız–" Jimin kendi kendini durdurdu. Taehyung zaten söylemişti ancak yine de eskiden takıldığı insanlarla hala görüştüğünü söylememişti. "Buluştuğunuzda da o takılmalara devam ediyor musunuz? Yarın bu mu olacak?"

Yine de. Yine de duramadı. Aslında Jungkook haklıydı, Jimin'in asla kontrolü yoktu. Özellikle öfke konusunda.

"Hayır, saçmalama. Biz uzun süredir öyle bir şey yapm– Bekle." Taehyung parlayan gözlerle bir an ona baktığında Jimin sandalyesinde geriye yaslandı ve bakışlarını başka masalara çevirdi. Neyin geleceğini anlamıştı. "Neden beni sorguluyorsun?" dedi Taehyung onun yerine, kendisi söylemeyecek ama söyletecekti belli ki. Jimin burun kıvırdı.

Villain | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin