Three Days Grace-Villain I'm Not
Birçok acil durum senaryosu kurmuştu kafasında. Yani hayatı boyunca birçok kez başı belaya girerse ne yapacağını planlamıştı, mesela deprem olursa ne yapardı, o an bulunduğu binada yangın çıkarsa nereden kaçardı, bir gün oldu da soyguncuyla karşılaşırsa nasıl kendini korurdu ya da cüzdanını verir miydi... Bunların her biri aslında gerçekleşmesi zor olan şeyler olsa da hiç düşünmemişti, bir gün kaçırılabileceğini. Yani bir insan neden kaçırılırdı ya da... artık gerçekten insan kaçırmak kalmış mıydı bu devirde?
Donakalmıştı. Gözlerinin kapatılmasından, ellerinin arkasında birleştirilmesinden sonra, donakalmıştı. İlk birkaç saniye hiçbir şey yapamadı ancak karşılık vermeye çalıştığı ana geldiklerinde de başarılı olamadı. Hiçbir şey göremezken etrafına tekmeler salladı, elleri ya bağlanmıştı ya da tutan kişi insan üstü derecede güçlüydü. Bağırdı, arabadan gelen müzik sesini hala duyabiliyordu, bağırmaya devam etti ancak sesini duyabilecek kimsenin olmadığını kendisi de biliyordu.
"Biraz daha nazik ol, Kook." Az önceki gülümsemenin sahibinin sesini duydu, hemen yanlarında çalıştığını duyduğu araca resmen atılmadan önce. Ayaklarını sürükledi, göremediği hedeflere vurmaya çalıştı.
"Hey!" Biri ona bağırdığında, muhtemelen bir minibüs tarzı bir aracın arka tarafındaydı, bir kişi ayaklarını tutmaya çalışıyordu. "Böyle devam edersen canın acır."
"Kook."
"Ama baksana!"
Jimin yardım için bağırmaya devam etti, ayak bilekleri birbirine bağlandığı sırada. "Bırakın beni! Sizi orospu çocukları! Hey, size diyorum! Ellerimi çözün de göreyim!" Boş tehditler savuran insanlardan genelde hoşlanmazdı, hiç hoşlanmazdı ve bu ikisine karşı koyamayacağını biliyord ancak elinden gelen hiçbir şey yokken gerçekçi olmak istememişti.
"Dramatikleştirip seni bayıltmak istemedik," dedi birisi, karşısında oturuyordu. Jimin bacaklarını kendine doğru çekti, aracın zemininde iki büklülmdü. "Kimsenin canının yanmasından yana değilim, o yüzden direnmesen iyi edersin."
"Öyle mi, geri zekalı?" Her şeyden çok, etrafı göremiyor olmak onu delirtiyordu. Onların yüz ifadelerini görememek, gözlerindeki öfkeyi onlara yanstamıyor olmak. "Ne yapmamı istersin?"
"Daha işbirlikçi olmanı."
"Özür dilerim, beni kaçırmanıza müsaade etmediğim için. Sik kafalı. Ellerimi çözün."
"Bence bayıltalım," dedi onu bu hale getiren kişi. Daha sakin konuşanın aksine sesinde heyecan vardı. "Daha sessiz ve huzur dolu olurdu."
"Size ellerimi çözün dedim."
"İstersen ön koltuğa da oturtalım," dedi yine Kook denen.
"Bu yanınıza kalacak mı sanıyorsunuz? Bir saate sizi aramaya başlarlar."
"Eeh... planlamasaydık aptal olmaz mıydık?" dedi yine, aşırı sakin olan kişi.
Jimin kafasında hesaplamaya çalışıyordu, yanında iki kişi vardı. Daha konuşmayan varsa bilemiyordu ancak arabayı süren de biri olduğuna göre... en az üç kişilerdi. Üç kişiyle başa çıkamazdı, en azından arabada değil. Belki de bir sonraki durakta... onun ellerini çözmek zorunda kalacakları bir noktaya geleceklerdi, değil mi..?
"Ben yine de aptalsınız derdim." Bileklerini hareket ettirmeye çalıştı. "Kime bulaştığınız hakkında hiçbir fikriniz yok."
"Bizim kim olduğumuz hakkında hiçbir fikrin yok."