Thirty Seconds To Mars, Halsey-Love is Madness
"Gereğinden fazla hassassın, Taehyung," dedi Jimin de. "Karşılıksız sevgi korkutuyor seni, hayatında hiç kimseye aşık olup da karşılık almadığın olmadı mı?"
"Kimseye aşık olduğum olmamıştı," dedi Taehyung. "Birileri en fazla hoşuma giderdi, takılırdık biraz, bu kadar."
"Yine de saçma ki. Beni bahane ediyorsun ama beni öpmeyi, kendin kırıldığın için istemiyorsun." Jimin başını çevirmişti ve ona bakıyordu, Taehyung da öyle. "Lisedeyken birinden hoşlanıyordum, deli gibi hem de. Sürekli... onunla yakınlaşsak nasıl olur diye düşünürdüm. Bazen elimi tutsun, bana gülümseyerek baksın hiçbir şey hissetmese de olur derdim. Karşılıksız aşkın birçok şekli var belki de ama seninki... gerçekten bu kadar kırılgan mısın?"
"Sana aşık olduğuma neden bu kadar eminsin?" dedi Taehyung.
Jimin kaşlarını kaldırdı, "Değil misin?" Taehyung dudaklarını araladı ve kapattı, Jimin bunun üzerinde tartışmak istemediğinden, "Tamam, değilsen bile en azından... bir şeyler var, biliyorum," dedi. "Senin zaafın, güçsüz yanın bu. Benim. Yeterince de belli ettin tabii, her neyse... demek istediğim... sabah akşam içsen de, tabancayı bir caydırma nesnesi olarak kullansan, tehditlerime ve küfürlerime sırıtsan da, Kim Taehyung, sen hayatımda gördüğüm en hassas, en savunmasız, en kırılgan kişisin."
Jimin Taehyung'un ifadesinin şekilden şekle girdiğini gördü, ne diyeceğini bilemediği o kadar belliydi ki...
"Ben değilim," diye devam etti Jimin, "Ben hiç senin gibi biri olmadım ve şaşırıyorum çoğunlukla. Bir öpücük birini nasıl ağlatır?"
"Sen– sen de ağladın."
"Sana söyledim, benimki farklıydı. O an... her neyse! Nedeni öpücük değildi. Ancak seninki öyleydi. Gözyaşın damlamamış olabilir ama dolu doluydu gözlerin, geçen de öyle oldu. Sana bir... ipucu vereyim mi?" Jimin o hayır demeyince devam etti, "Eğer ağlamaya devam edeceksen öperim seni, bu kalbini kırıyorsa sürekli dibinde biterim, asla sahip olamayacağın şeyleri görür durursun. Benim önerim, düşmanınla bu kadar dip dibeyken zayıf yönlerini bu kadar açık bir şekilde göstermemen."
"Sen benim düşmanım değilsin," dedi Taehyung bir anda.
"Ne kadar safsın!" Jimin onun bu iyi niyetine sinirlendi. "Taehyung, ben her gece uyumadan önce nasıl sana zarar veririm diye düşünüyorum. Ben senin düşmanınım. Emin ol. Hikayenin masum ve başına gelenleri hak etmeyen karakteriyim ve sen de kötü karaktersin, biz düşmanız, öyle olacağız. Sen... sen toz pembe gözlüklerinin ardından bana inandığını sanmaya devam edebilirsin ya da tüm iyi niyetinle bana müzik listeleri hazırlayabilirsin, çikolatalar getirip rahatımı sağlamaya çalışabilirsin ama ben... ben sana zarar vereceğim. Sana yüzlerce kez söyledim." Jimin en sonunda ayağa kalktı iskelede. Taehyung da hemen ardından kalktı. "Sana tek önerim, gardını alman olur," dedi Jimin.
Düşündü.
Bütün bunları düşmancıl bir tavırla söylememişti. Bunlar tehdit de değildi. Hepsi... hepsi birer uyarıydı, Taehyung'un hazırlıklı olması için, gelecekte bu kadar saf olmaması için, başka insanların ona Jimin'in yaptığını yapamaması için. Her biri uyarıydı.
Sadece onun iyiliği için.
Jimin yürümeye başlayacaktı ki Taehyung onun kolunu tuttu.
"Sen benim düşmanım değilsin," diye yineledi. "Ne yaparsan yap. Ben sana karşı hep savunmasız olacağım."
Jimin iç çekti.
"Gerçekten ne dersem diyeyim aynı kalacaksın, değil mi?" dedi ona, Taehyung başını salladı. "Tuhafsın, Kim Taehyung. Ama en azından... en azından sana olacakları söyledim."