alt-J - In Cold Blood
Jungkook'a ya da Taehyung'un buluştuğu arkadaşına ne olduğunu bilmiyordu, Taehyung onu eve bıraktığında. Başını döndürmüştü olan şey, evdekilerden ve kilitli olduğu zamankilerden çok farklı olduğu için.
Açıkçası o cümleyi söylediğinden beri düşünüyordu. İstediğini söylediğinden beri. Başından itibaren insanlar tarafından hasta olduğu ya da bazı şeyleri olmadığı halde öyle olduğunu zannettiği gerekçesiyle yargılanacağını düşündüğü için olabildiğince uzak kalmaya çalışmıştı. Yapamamıştı ancak çalışmıştı işte. Hala anlam veremiyordu ve hala net bir sonuca ulaşmamıştı ancak ulaşması gerekmediğini de düşünüyordu. Gerek yoktu. Öyle istiyorsa öyle yapmalıydı.
Taehyung'un gerçekten de bir şoförü vardı, ikisi arabanın arka koltuğunda oturuyor ve dudaklarını aralayıp aralayıp kapatıyorlardı. Söylemeyi planladığı şeyler yüzünden Jimin'in kalbi boynuna yükselmişti, heyecandan, elleri buz gibi olmuştu. Yol boyunca zihninde tartmıştı ve gerçekten de söyleyecekti. Pişman olmadan, ikinci kez düşünmeden ve anın heyecanıyla. Üzerinden zaman geçmesini beklemeyecekti çünkü zamana gerek yoktu. Geçse bile aynı karara varacaktı.
"Geldik sanırım," dedi Taehyug, ilk kelimesi de bu olmuştu arabaya bindiklerinden beri. Jimin'in evinin önünde duruyorlardı.
"Eee... teşekkür ederim..." Jimin kapıyı hafifçe araladı ama inmeden Taehyung'a baktı. Dağılmış saçları gözlerini gölgeliyordu, kravatını gevşetmişti ve biraz da kendinde değil gibiydi. Aklı başka yerde gibi. "Biraz konuşabilir miyiz?"
Taehyung bir süre sessizce onun gözlerine baktıktan sonra, "Tabii," dedi. Jimin biraz heyecanlı bir şekilde arabadan inerken Taehyung sanki bunu yapmak istemiyor gibi görünüyordu.
"Biraz düşündüm," dedi Jimin, biraz abartılı bir ifadeydi aslında. Kaçtığı ilk andan beri üzerinde düşünüp duruyordu zaten.
"Yanlış olduğunu mu?" dedi Taehyung, hemen arabanın yanında dikiliyorlardı. "Daha fazla kaldırabilir miyim, bilmiyorum."
"Neyi?" Jimin kaşlarını çattı. Taehyung acaba kafasında yine ne kurmuştu?
"Demeyecek misin? Anlık bir şeydi, öyle gaza geldim falan diye?"
"Saçmalama." Jimin gergin bir şekilde güldü. Onun böyle umutsuz oluşu gerçekten de can acıtırdı, zaten Jimin'i üzüyordu her böyle konuşmasında. "Ben diyecektim ki... eğer senin de iznin olursa, kabul edersen yani... bir şeyler deneyebiliriz." Taehyung gerçekten boş bir yüzle ona baktığında Jimin onun anlamadığını fark etti. Boğazını temizledi ve yola baktı. Bu adam da her şeyi açık açık söyletiyordu. "Sana söz veremem ya da yolun sonu aydınlık olacak diyemem, sırılsıklam aşığım ya da... sevgiden gözüm dönüyor da diyemem. Seviyor olsam bile diyemem belki, nasıl biri olduğumu biliyorsun. Ama..." Jimin derin bir nefes alıp onun gözlerine baktı. "Bir... bir ilişki için... tamam, seviyor olmam gerekir, biliyorum ama... ben ne seninle olabiliyorum ne de sensiz. Düşündüm ki sensiz olan kısmı epey denedim, olmadı, şimdi eğer izin verirsen seninle denemek istiyorum. Bir ilişkiyi, aşkı, ne bileyim işte... Taehyung bakma öyle, bir tepki ver." Jimin uzanıp onun ceketinin kolunu tuttuğunda Taehyung başını salladı, yavaşça. Yutkunduğunu görmüştü Jimin ancak ifadesi bundan memnun mu görünüyordu yoksa birazdan ağlayacak mıydı, gerçekten hiç anlaşılmıyordu.
"Ben... sanırım tam olarak kavrayamıyorum. Öpüşmeye devam mı edelim?"
"Yani... işin içinde o da var sanırım? Başka şeylerle birlikte. Taehyung. Gerçekten..." Jimin kollarını onun sırtına doladı ve onu kendine çekti, sadece başını omzuna yaslayıp sarılmak istemişti. "Birlikte bir şeyler yapalım işte," dedi sessizce. Taehyung sarılışına karşılık vermemişti ancak verememişti muhtemelen. İstemediğinden değildi. "Yemeğe çıkalım, gezelim, eğlenelim, böyle şeyler işte. Bir ilişki içindeymiş gibi."
![](https://img.wattpad.com/cover/269084864-288-k487363.jpg)