Band of Horses- The Funeral
Tam olarak zihninde beliren karakter nasıldı, beklentileri neydi ve ne ile karşılaşmıştı, Jimin emin olamıyordu. Onu zihninde oluşturduğu bir profille de kıyaslayamıyordu, sadece... beklediği kişi o muydu? Oydu tabii ama aynı zamanda değildi de. Biraz daha sert, biraz daha huysuz olmasını beklemişti ve anlayışsız çünkü Jungkook da demişti, bir tek Taehyung'a öyleydi ve geri kalan herkese soğuktu. Jimin pek öyle hissetmedi, soğuk gibi yani. Tamam, samimiyet de yoktu ancak sonuçta ilk kez tanışıyorlardı, bu kadarı da normaldi ve Yoongi onları da korumamıştı. Kötü birine benzemiyordu, hayır, hiç benzemiyordu ancak aksine karar vermek için de erkendi. Yalnızca yağtığı görüşmeden memnun kalmıştı, o kadar. Yani sonuçtan memnun değildi elbette, sonuçta Yoongi ona net bir cevap vermemişti ve Jimin'in göğsündeki o sıkıntı bir türlü kaybolmuyordu. Kaçtığından beri oradaydı. Uyurken, yemek yerken, yürürken, her zaman oradaydı. Çok önemli bir işini unutmuş gibi ya da ütüyü prizde bırakmış gibi, başına bir şeyin geleceğini düşünüyordu. Bekliyordu. Kötü bir şeyin olmasını. Bütün evin yanmasını. Her şeyin kül olmasını. İhmali yüzünden, ufak bir dalgınlığı veya görmezden gelmesi yüzünden.
Ama bununla yaşayamazdı, bu kuruntuları zihninin arka taraflarına itip hayatına devam etmesi gerekiyordu. Tabii Jimin'in pek bir hayatı yoktu, yalan yok, geri döndüğünde kaçırdığı inanılmaz mutlu günlere yetişmemişti veya kimse yoluna çiçekler dökmemişti. En başta biraz ağlayıp sızlamışlardı ve daha birkaç gün geçmeden tekrar eski düzendeydi. Sanki hiç yaşanmamış gibi. Bir an olsun Jimin de inanacaktı yaşanmadığına. Evde, masada üçü de yemek yerken sıkıntı yoktu ya da otururken, Jimin CV'sine tekrar göz gezdirip birkaç yere yollarken de sıkıntı yoktu ancak odasına dönüp de yatağın üzerinde duran montu gördüğünde her şey gerçek oluyordu işte. Aslında Jimin öyle yufka yürekli biri sayılmazdı, aşırı sert biri de değildi tabii ki ancak bazen elinde olmadan onun alnından süzülen kanı düşünüyordu. Kendini engelleyemiyordu çünkü Taehyung'un elleri titremişti. Silahı tutarken. Birkaç söze de ağlayıvermişti hemen zaten. Üzerine çok mu gitmişti diye de düşünüyordu ancak hayır, daha hiçbir şey yapmamıştı.
O yüzden o üçü tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilirken orada olmak istedi. Avukatları orada olacaktı tabii ki, en yakından takip etmesi için ve ağabeyi de ona gitmemesi için ısrar etmişti ancak Jimin de orada bulunmak istiyordu. Jungkook'un ima ettiği gibi özlediğinden falan değil. Onları kelepçeli görmek zorundaydı. Ayrıca... onun da hala hayatta olduğunu görmek istiyordu.
Sonuçta da kimse onu fikrinden vazgeçmeye ikna edemeyince hem ağabeyi, hem de Haesoo, koridorda bekliyorlardı. Onların polisler tarafından getirilmesini. Biraz gergin bir bekleyişti, Jimin'in kalbi ağzında atıyordu, ağabeyinin omuzlarının arkasında duruyordu. Sanki orada saklanmak ister gibi ki... bunu da yapabilirdi. Her zaman acil durum planları iyi olurdu.
Ancak köşeyi polislerle birlikte dönen Namjoon'u gördüğü anda tuhaf bir şekilde arkasından Taehyung'un da geleceğini bildiği için Haesoo'ya yaklaştı. Kolu hala askıda duran ve burnu bandajlı olan Haesoo'ya. Ayakta uzun süre duramadığı için sandalyeye oturmuştu ancak onların yaklaştığını gördüğünde Haesoo da ayağa kalktı. Jungkook'un ona yukarıdan bakmasını istemiyor olmalıydı.
Jimin Taehyung'u gördü. Kanı parmak uçlarından çekildi, tuhaf tepkiler verdi bedeni ancak dik durdu ve gözlerini ona dikti. Üzerindeki siyah takıma ama en çok da kelepçeli bileklerine. Ona baktı, baktı ve baktı, Taehyung bir kez bile onun gözlerine bakmadı. Ancak Jimin de bakabilmiş değildi çok, saçlarının başladığı çizgiden itibaren orada olan bandaja bakıyordu. Demek ki çok ciddi bir şey değildi.
Önce Namjoon geçti önlerinden ve hemen sağlarında bulunan salona girdi, sonra da Taehyung, başını bir kez eğmedi ya da başka bir noktaya bakmadı. Dümdüz karşısını izliyordu. Jimin onun tarafından görmezden gelinmeye alışkın değildi, ilk kez yaşadığı bu deneyim genzinde acı bir tat bıraktı. En son Jungkook vardı. Yine bir takım elbise içinde, aşırı düzgün görünüyordu. Ancak onlara yaklaştıkça adımları yavaşladı ve tam da Jimin ve Haesoo'nun önünde durdu.