Halsey-Killing BoysNamjoon o gece gelmedi.
Ancak ertesi gün yanında Jungkook ile geldi. Jungkook normalde suratsızsa şimdi onun on katı kadardı, normalde memnuniyetsiz birisiydi zaten ama şimdi resmen kasvet yayıyordu. Etrafı simsiyah bir bulutla kaplıydı sanki. Jimin televizyon izliyordu geldiklerinde ancak o an odasında olmayı diledi. Gerçekten bununla uğraşacak hali hiç yoktu çünkü hemen öteki tarafındaki koltukta karnında bir kadehi sabit tutmaya çalışan Taehyung vardı. Uzun bir süredir böyle vakit geçiriyor ve eğleniyor gibi görünüyordu.
Onlar içeri girdiklerinde Taehyung meraklı gözlerle doğruldu koltuktan. "Ne oldu?" dedi her şeyden önce.
Jungkook kendini tekli koltuğa atıp da koltuğun kenarlarını tuttuğunda Jimin onun ellerinin sargılı olduğunu fark etti. Birini dövdüğü için elleri böylesine sarıldıysa karşı tarafı gerçekten merak etmiyordu. Görmemeyi tercih ederdi. Gerçi karşı taraf da Haesoo'ydu ama...
"Mahkemesi var ama ona daha var. Tutuksuz yargılanacak." Namjoon Jimin'in yanına oturdu.
"Keşke öldürebilseydim." Jungkook öfkeyle tısladığında Jimin irkildi. Bu üçüyle alakalı bildiği en net şey, üçünün de birer suçlu olmaktan çok uzak olduğuydu. Üçü de aslında normal yaşamlarında normal insanlardı ve adam kaçırmayı bile yarım yamalak yapıyorlardı. Ancak Jungkook'un bu ses tonuyla söylediği bu cümle, gerçekten de öldüremediği için pişman olmuş gibi çıkmıştı ve Jimin gerçekten de onun gözlerinde gördü. Birini öldürebilecek öfkeye sahip olduğunu.
"Tahmin et bakalım Yoongi neden görüşmeyi reddetti?" Jungkook öne doğru eğildi ve Taehyung'a baktı. "Çünkü Haesoo içeriye gardiyan kılığıyla birkaç adam sokmuş. Kolu kırıktı, Taehyung. Kırıktı!"
Jimin bu defa Taehyung'da gördü aynı bakışı. Gerçekten aynısıydı.
"Görüşmeyi reddetmiş ama bize birkaç insiyatif tanıyan gardiyandan rica ettim, en azından ne olduğunu anlatmasını. Anlattığında da Jungkook biliyor diyerek onu çağırmasını istedim. Sadece kolu olsa iyi. Kendi arkadaşları görmese daha ilerisi de olabilirmiş."
"Sonra da gidip adama saldırdın?" Taehyung kaşlarını kaldırarak ona baktı.
"Başka ne yapacaktım? Çiçek yollayıp tebrik mi etseydim? Ben de onun kolunu kırdım."
"Ayrıca kaburgalarından birkaçını ve burnunu," diye ekledi Namjoon.
Jungkook gülümsedi, "İyi yapmışım. Onu orada bırakmazdım da bize canlı lazım diye düşündüm, yine Yoongi'ye dua etmeli. Hayatta olmasının nedeni o."
"İçeri girseydin hyunga hiçbir faydan dokunmayacaktı, aptal." Namjoon onun kafasına bir tane vurduğunda Jimin gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.
"Hyung ne vuruyorsun ya?" Jungkook başını ovdu. "Her tarafım ağrıyor zaten. Hamlamışım."
Taehyung şarap kadehini eline alıp ayağa kalktı. "Yani şimdi kimliklerimiz–"
"Henüz ortaya çıkmadı." Namjoon geriye yaslandı. "Jungkook sağ olsun, muhtemelen onu iyice araştıracaklar. Jimin'in kaçırılması ve Yoongi arasındaki bağlantıyı da bulmaları uzun sürmez."
"Açıkçası ben kolluk kuvvetlerine olan inancımı kaybettim," diye homurdandı Jimin. "Yani kamera görüntüsü olmasa bile bu bağlantıyı bulmaları bu kadar sürmemeliydi."
"Doğru söylüyorsun," dedi ve omuz silkti Namjoon. "İşlerini pek de iyi yapmıyorlarmış diyelim o zaman."
"Abim özel dedektif tutumuş olabilir bu arada, ayrıca Haesoo'yu daha derinden araştıracak. İtiraf etmese bile bulunacak bir şey varsa abim bulacaktır. Yalnız... nasıl oldu da Yoongi tutuklandı?"