Arctic Monkeys-I Wanna Be Yours
En başta tuhaf bir sessizlik oldu, ikisi bir süre çevreye bakındı birbirlerinin gözlerine bakmaktan kaçınarak ancak sonra Jimin düşündü ki... çekinecek neyi vardı ki? Her şey gün gibi ortadaydı. Taehyung onu seviyordu, bunu ikisi de biliyordu, aralarında bir şeyler gerçekleşmişti ki bu da bir sır değildi, Jimin ona onu özlediğini söylemişti. Bütün bu düşüncelerle kendini cesaretlendirip gözlerini onun gözlerine dikti. Taehyung'un bakışlarının ardında hep bir şeyler olduğunu biliyordu, ayna gibi değildi gözleri, bir şeyler gizlerdi hep ancak bazen de anlaşılırdı. Ya da hep orada olan şeyler vardı. Alay ederken, gülerken, hiçbir şeyi ciddiye almazken bile kırıktı, orada hep sabit bir hüzün vardı. Gülümsese bile oradaydı, Jimin'e baksa bile. Ve Jimin biliyordu, Yoongi içeride olmasaydı bile o hüzün orada olurdu. Belki de yapısı böyleydi, gerçi az buçuk bildiği geçmişini düşününce şaşırtıcı da değildi böyle bakması. Taehyung hassas bir adamdı, biraz da kırılgan, muhtemelen bazı terslikler normal bir insanı etkileyeceğinden daha fazla etkilemişti onu.
"Ne için gittiklerini biliyorsun," dedi en sonunda Taehyung, dirseğini masaya yasladı ve çenesini de avcuna. Yavaş bir şekilde konuşmuştu, çekinmeden Jimin'i izliyordu o da.
"Biliyorum. Tuhaf arkadaşların var."
"Seninki de bir tuhaf, doğrusu."
"Haklısın. Ben neden konuşuyorsam..." Jimin bu acınası duruma güldü. Kaçırılmasının delillerini saklayan bir arkadaşı olmasına rağmen. "Taehyung," dedi sonra. Bir anda ağzından çıkmıştı adı ancak düşününce, konuşmak istediği şeyler vardı zaten.
"Efendim?"
"Benden bir şey bekleme."
"Anlamadım?" Taehyung doğruldu, sırtını sandalyeye yasladı. Oldukça ciddi görünüyordu.
"Benden bir şey bekleme. Seni sevmeyeceğim." Bu söyledikleri ağzında ağırlaştı sanki, onun gözlerine bakarken konuşmak çok zor geldi, o hüznün büyüyüşünü izlemek. İçinde bir yerlerde sanki yanlış bir şeyler yapıyormuş gibi hissediyordu, yalan söyleyemezdi ancak düşününce, gerçekten de doğru olanı buydu.
"Nereden çıktı bu şimdi?"
"Mesajlardan. Düşündüm de... Belki umut verdiğimi düşündün? İçeriden çıkardığım için ve... bilmiyorum işte. Söylediğim gibi, hiçbirinin ardında başka bir neden yok. Sadece oynamak istedim, sizin benimle oynadığınız gibi."
"Biz seninle oynamadık." Taehyung'un kaşları çatıldı. Söylenen çok ağır gelmiş gibi görünüyordu. "Böyle bir düşünce bile geçmedi aklımızdan. Hiçbirimizin."
"Yaptığınız şey–"
"Doğru olmadığını biliyorum. Biliyoruz. En başında da biliyorduk, buna karar verirken. Ne sanıyorsun? Üçümüz bir masaya oturduk ve birini kaçırmaya karar verdik, sonra da hemen yaptık mı? Delirdin mi? İstediğini söyle ancak bunu yapmak bizim için, benim için çok kolaymış gibi davranma. Ne halde olduğumu göremiyor musun?"
"Bilmiyorum. Ne haldesin?" Jimin sorduğunda Taehyung ağzını araladı ancak sonra çevresine baktığında geri kapattı. Derin bir nefes aldı.
"Jimin, orada bulunduğun zaman süresince bir kez bile sen olmadan dışarı çıkmadım. Tek bir anında bile rahat nefes alamadım, neden o kadar çok içtiğimi merak ettin, nedenlerinden biri de buydu. Vermesi kolay bir karar mı sanıyorsun? Bu fikri ilk reddeden bendim. Şu an... şu an senin yüzüne bakmak bile çok zor geliyor. Hiçbir şeyi umursamıyorum mu sanıyorsun? O gün dediklerini unuttun mu? Kaçarken dediklerini? Ben unutmadım. Bahsetmiyor olmam bunları yaşanmamış saydığımdan değil. Sadece... sadece ben... karşı koyamadım."