Three Days Grace-Me Against You
"Pek iyi değilim bu konuda, evi patlatmadan ısıtırım umarım bunları."
"Mikrodalga fırınla bile baş edemezken birini kaçırmak gerçekten..." Jimin gözlerini devirdi. Yüzündeki makyaj ve yırtık kıyafetlerinden ötürü rahatsızlık duyuyordu ve yukarı çıktığında banyoya girmeyi planlıyordu. Ancak açlığı da gerçekten görmezden gelemeyeceği bir seviyeye ulaşmıştı.
"Kaçırılan insanlar hep böyle konuşuyor mudur?" dedi Taehyung ve fırını ayarladıktan sonra masada Jimin'in karşısına oturdu. Jimin dirseklerini masaya yaslamıştı, çenesini de avuçlarına. Onu izliyordu.
"Bilemem, sizin tavrınızdan olsa gerek."
"Şiddetten yana değilim."
"Bir de olsaydın."
Taehyung'un ağzı açıldı, şaşkınlıktan gibiydi. "Park Jimin... sen..."
"Ne? Ne ben?" Jimin de kaşlarını kaldırdı. Ondan çekinmiyordu elbette. Sınırlarını en sonuna kadar zorlamaya karar vermişti. Duracak gibi değildi, onların bu kadar iyi niyetli oluşunu olabildiğinde suistimal etmeye kararlıydı. Ayrıca bu konuda da kimse onu suçlayamazdı. "Öfkeli olmakta haklı değil miyim?"
"...yani... öylesin? Herhalde..."
"Madem hiçbir şekilde salınmayacağım-"
"Tek şart bu. İstediklerimiz yerine getirilene kadar burada kalacaksın. Evet."
"O halde ben de sizden bir şeyler isteyebilirim, değil mi? Zorluk çıkarmamam için ve biraz da... tazminat gibi..."
"Jimin..." Taehyung iç çekti ve ellerini masanın üzerinde birleştirdi. "Bana sıkıldığını ve dolanmak istediğini söyleyebilirsin... televizyon isteyebilirsin, daha iyi kıyafetler, bir bahaneye de gerek yok. Bunları senin için sağlarım. Ancak bizi zorluk çıkarmakla... tehdit etme." Tam da o anda mikrodalga öttü. Ayarladığı süre bitmiş olmalıydı. "Şartlar ne olursa olsun, istersen bütün gücünle diren, burdan çıkmana izin veremem."
Jimin hafifçe geriye doğru yaslandı. Kaşları çatıldı.
"Ben hassasım biraz, ben versem diğerleri vermez ve emin ol, Jungkook bacaklarını kırmak zorunda kalsa bile seni burada tutar."
"Neden bu kadar önemli?" dedi Jimin, sesi biraz pürüzlü çıktığı için boğazını temizledi. O sırada da Taehyung kalkıp mikrodalgadan tabağı çıkardı. "Hayati bir mesele mi? Abim... imkansız ama... birini mi öldürdü?"
"Öyle bir şey olsaydı emin ol şu an başka şartlarda görüşüyor olurduk. Öyle bir şey değil."
Jimin'in önüne tabağı ve bir çift çubuğu bıraktı.
"Yine de hayati bir mesele sayılabilir... yani... Bir gün anlatırım belki."
"Bana mı?"
Taehyung kendine içecek bir şeyler doldurup tekrar aynı yere oturduğunda Jimin ona şaşkınlıkla baktı.
"Evet..? Yani bu süreç senin için cehennem gibi geçmek zorunda değil. Belki... arkadaş olmak istersin..?"
Jimin ona güldü. Alay dolu bir gülüştü. Yemeğini yemeye başlamadan önce ona baktı, "Seni ilk gördüğümde benden numaramı falan isteyeceğini sandım." Omuz silkti. Onunla arkadaş olmayacaktı, hiçbiriyle arkadaş olmayacaktı. Mümkünse dışarıya çıktıktan sonra hiçbirini görmemeyi tercih ederdi.
"Eğer... böyle bir durumun içinde olmasaydım belki... isterdim? Kim bilir?" Taehyung da sandalyede arkasına yaslandı. Jimin'in tekrar güldüğünü duydu. "Ne? Kabul etmez miydin?"