Hozier-Arsonist's Lullabye
"Ben kullanayım mı arabayı? Ha? Ver, biraz da ben süreyim. Hyung?"
Taehyung bir elindeki içi neredeyse boşalmış şişesiyle birlikte sürücü koltuğuna doğru sarkarken kesinlikle sarhoştu. Öyle böyle değil, daha öncekiler bunun yanında ayık bile kalıyordu. Yüzünde aptal bir sırıtış vardı, gözleri bayık bakıyordu, kelimeleri yuvarlayarak konuşuyordu ve kafası sürekli düşüyordu, sanki konuşurken sızıyor ve sonra yeniden kendine geliyordu. Ve konuşmaya devam ediyordu. Korkunç bir döngüydü ve bu ortamda bulunmak Jimin için acı vericiydi. Gerçekten öyleydi.
Taehyung sarhoş olsa bile, pencereden dışarı arada sarkarak nefes almaya çalışıyor olsa da Jimin'e bir kez bile bakmamıştı. Onunla konuşmuyordu, yokmuş gibi davranıyordu. Zaten Jungkook'a da ulaşamıyorlardı ve gece eve gelmemişti, her şey tamamen ters tepmişti. Tamamen. Henüz beklenenin aksine ihbar edilmemişlerdi, hayır, ancak yine de herkes telefonunu ortadan kaldırmıştı, isteseler bile ulaşamayacaklardı artık. Bir haber kanalında denk gelene kadar hiçbir şey bilemeyeceklerdi muhtemelen. Tabii internete ulaşmanın başka bir yolu yoksa.
Jimin elindeki kelepçelere baktı. Namjoon bunları takarken özür dilemişti ancak arabanın içinde herhangi bir şey yaşanmasını istemediğini söylemişti. Kendilerince mecbur olduklarını düşünüyorlardı ancak değillerdi. Jimin bir aptal değildi, yüksek hızla giden bir arabadan kendini otoyola atmazdı. Ya da..? Atardı?
"Taehyung, kes sesini artık." Namjoon onu bir kez daha yolcu koltuğuna itti. "Tak şu emniyet kemerini ayrıca. Kaza yaptıracaksın bize."
"Ne kazası? Ben hayatımda hiç kaza yapmadım."
"Önümüzdeki arabanın rengi ne?"
"Hangisinin?"
Jimin de yola baktı, orada bir tane araba vardı yalnızca. Gözlerini devirdi.
"Şimdi şu benzinlikte duracağız, git yüzünü falan yıka. Lütfen."
"Kusabilir miyim peki?" dediğindeyse Namjoon iç çekmişti.
Jimin yalnız olduğu arka koltuğa uzandı, başı Namjoon'un arkasına denk gelecek şekilde. Arabanın tavanındaki pencereden yeni ağarmakta olan gökyüzünü izlerken kelepçeli ellerini kaldırdı ve dudaklarına dokundu. Taehyung'u bu hale getiren şey buydu. Biliyordu. Ona zarar verdiğini de biliyordu bunu yaparak, emindi. Nasıl bu kadar zayıf olduğunu bilmiyordu Taehyung'un ama öyleydi, gerçekten de savunmasız... Yine de ona böyle kolayca zarar verebildiğini görmek güzeldi, kendisi ağlamış olabilirdi ancak Taehyung'un dolu gözlerinden de bahsetmemişti hiç. Jimin'in nedeni başkaydı, katarsis anıydı, biriktirdiği ve içinde ne tuttuğu varsa sonunda böyle dışa vurmuştu. Ancak Taehyung için durum farklıydı. O gerçekten de...
Arabanın bir dönüş yaptığını hissettiğinde tekrar doğruldu, bu sırada Taehyung mırıldanarak bir şarkı söylüyordu. "Çok hızlı oldu ve çok acıttı," dediğini yakalayabildi Jimin, kaşları çatıldı. Bu şarkıyı biliyordu.
"Hadi, git de yüzünü falan yıka. Kahve al kendine."
Taehyung ona cevap vermeden şişeyi dikti ve tamamen bitirip arabanın tabanına attı, şarkıyı söylemeye devam ederek aşağı indi.
"Ona ne yaptın?" dedi Namjoon en sonunda, arabada yalnız kaldıklarında. Cebini karıştırıyordu.
"Hiçbir şey." Jimin omuz silkti.
"Al," Namjoon ona tuşlu bir telefon uzattı. "Ara abini, numarası kayıtlı içinde. Hızlı ol, sonra da telefonu yok edelim."
"Ama uyuyordur."
![](https://img.wattpad.com/cover/269084864-288-k487363.jpg)