1.bölüm: çocukluk

349K 6.9K 2.9K
                                    

Buradan tarih yazmak isteyen olursa sevgili okurlarım, yorum olarak yazabilirsiniz.

Hiç kimse değersiz değildir.

HİÇ KİMSE!..

Kırılan kalbin ve ezilen ruhuna rağmen asla değersiz olduğunu düşünme. Çünkü içindeki küçük çocuk duyabilir.

Hiç kimsenin değersiz hissetmesine de sebep olma. Çünkü herşeye rağmen sağlam kalsan da, kırdığın kalplerin altında ezilirsiniz.

Oyun oynarken onu görmüştüm.
Onu ilk defa görmüştüm. Kimdi, kimlerdendi hiç bilmiyordum ama ondan hoşlanmıştım. Hâlbuki on yaşında küçük bir çocuktum.

Bir köşede oturmuş, sadece onu izliyordum. Çocuğa Acar diyorlardı. Acar... hıh! tatlı bir isimdi. Benden bir iki yaş büyük gözüküyordu ama yine de benim yasımdaymış gibi görüyordum.

İlk kez gözlerinden etkilenmiştim, içimi ısıtan ve her bakışında beni gülümseten kehribar gözleri beni büyülüyordu.

O, çocuklarla gülüşüp oynamaya devam ederken, ben de kaldırımda oturmuş diğer çocuklar gibi maçı izliyordum. Ben tabii biraz asosyal olduğum için biraz daha uzaktaydım. Herkes maçı izlemeye devam ederken ben de çocuğu izlemeye devam ettim.

Onun gülüşünü, bakışlarını, konuşma tarzını...her şeyini dâha çok sevmeye başlamıştım. Aşık olmak böyle bir şeydi belki de. Hiç bir kusur da bulamıyor insan. Ne kadar da güzel bir duyguydu. En masum ve temiz duygulardı.

Çocuğu bir süre dâha izlerken, birden topları önume geldi. O an topları önüme geldiğinde, ne yapacağımı şaşırmıştım.

Onlara döndüğümde, çocuklardan biri karşıma geçip topu istedi. Fakat ben hâla şaşkınlığımı üstümden atamamıştım. Çocuk sinirle bağırıp, tekrar " Topu atsana!" Deyince kendime gelebilmiştim.

Şaşkınlığımı üstümden atar atmaz da topu elime alarak belime yasladım. O sırada çocuk kafası karışmış vaziyette bana baktı. Ben ise aklımdaki haylaz planımı devreye koymaya başlamıştım.

"Olur ama bende oynayacağım."

Bunu demem ile çocuklar itiraz etmeye başladı. "Kızlar top oynar mı hiç, git bebeklerinle oyna!"

Herkes birden bana gülmeye başlamıştı. Fakat bir tek Acar gülmüyordu. Sadece bizi izliyordu ve kanımca olayın bitmesini bekliyordu.

Bir yandan Acar'ın tavırlarından etkilenirken diğer yandan haylazca sırıtarak cevap verdim. "Bir maça var mısınız?"
Çocuklar önce şaşırdı tabii. Herkes kararsız halde birbirine bakarak fısıldayan başladı. Ben de tekrar sordum. " Var mısınız? Yok musunuz?"

Biraz düşünseler de eninde sonunda bir karara varmışlardı. Öne, Tuncay diye bildiğim çocuk atılarak elini uzattı.

"Varım! Peki neyine?" Biraz sırıtsam da tekrar ciddiyete bürünüp en sonunda çikolataya karar verdim

"Imm...çikolatasına."

"Tamam kabul ediyorum!" Çocuk heyecanla cevap verirken bu haline gülümseyerek cevap verdim.

"Peki o halde başlayalım!" Diyerek topu kolumun arasına alıp grup seçmeye başladım. O zamanlar bende az değildim. Yazı turada hile yaparak elimle istediğim tarafı tutturmuştum.
Tutturur tutturmazda Acar'ı seçmiştim. Herkes bir süre şaşkınlıkla birbirine bakarken ben ise Tuncay'ın oynamasını bekledim. Fakat Tuncay bir an ikilemde olmuş gibi görünsede, çocukların aralarındaki fısıltıları keserek seçmelere devam etti. Seçmeler nihayet bir süre sonra bittiğinde de hemen sahaya çıkarak oyunu oynamay başladık.

ÇilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin