Medya;Atlas YILMAZ
•••
'Herkesin bir umudu vardır. Bir savaşı, bir kaybedişi, bir acısı, bir yalnızlığı,
Bir hüznü... Çünkü herkesin bir gideni vardır. İçinden bir türlü uğurlayamadığı..'Benimde hep bir umudum vardı, hep bir bekleyişler ile geçirdiğim on yedi yılım vardı. Verdiğim bir savaş vardı, yaşadığım onca acıya rağmen tek bir nefes için, hayallerim için verdiğim bir savaşım vardı. Kaybedişlerimde vardı, on yedi yılım gibi mesela. Hep bir yalnızlığım, bir hüznüm, bir sevgisizliğim vardı.
Sevginin nasıl bir duygu olduğunu hissetmediğim, ailenin ne olduğunu bilmediğim bir hayat yaşamışlığım vardı.
Kısaca..
Hayatın benden çaldığı hiçbir zaman uğurlamayacağım bir on yedi yılım vardı.
Sırtıma giren keskin sızı, beni düşünce denizinden boğulmaktan kurtarmıştı bir nevi. Zira daha fazla gerçeklerin sertçe yüzüme vurması yaşadıklarımdan daha ağır ve sarsıcıydı. Yattığım yataktan zorlada olsa oturur konuma gelmeye çalışarak sırtımı beyaz yatak başlığına yasladım.
Bu durum canımın acımasına sebep olsada kısa süre içinde geçmişti.
Bulunduğum odada kısa bir süre göz gezdirdim, beyaz ve gri renklerinin hakim olduğu geniş ve ferah bir oda idi. Dün gece bütün korkularımı anlattıktan sonra beni bu odaya getirmişti Atlas.
Bütün gece, göz yaşlarım içinde uykuya dalasıya kadar başımda beklemiş ve bundan sonra her şeyin daha güzel olacağına dair hayaller kurmuş ve yaşadıklarımı unutturmaya çalışmıştı.
Belki ruhumdaki parçalanmışlık hissini yok edemesede, bütün gece elinden geleni yaparak uyumamı sağlamıştı.
"Petunyam, gelebilir miyim?" Kapının arkasında gelen Atlas'ın sesi ile kendime gelip cevap verdim.
"Gelebilirsin."
Verdiğim cevaptan sonra odanın kapısı yavaşça aralandı ve bütün gece uyumadığı yüzünden belli olan Atlas, ufak adımlar ile içeriye girdi.
"Günaydın Elis'im, uyandığını tahmin etmiştim fakat kapıyı çaldım ama duymadın herhalde?" Diyerek yüzüme bakmadan konuştu Atlas.
Daldığım düşüncelerden kapının çaldığını bile duymamıştım. "Kusura bakma dalmışım." Diyerek kısık bir sesle konuştum.
Söylediklerimden sonra, odaya girdiğinde beri gözleri bir kez olsun bana değmeyen Atlas, "Önemli değil.. şey için gelmiştim ben aslında kahvaltı hazır diyecektim." Diyerek kafası önünde suçlu bir çocukmuş gibi konuşmuştu, bu duruma bir anlam veremeyerek yattığım yerden kalkarak Atlas'ın önünde durdum.
"Atlas, iyi misin sen?" Sorduğum sorudan sonra derin bir iç çekti ve kafasını sağ omzuna doğru çevirerek cevap verdi.
"İyiyim Petunyam." Dedi
"Peki o zaman neden yüzüme bakmıyorsun?" Sorduğum sorudan sonra sertçe yutkundu ve "Bakmaya yüzüm yok ki." Dedi
Söylediklerine bir anlamaz veremez iken, kısa süreli bir duraksama yaşadım. "Ne demek oluyor bu şimdi Atlas?" Diyerek çenesinden tutarak yüzüme bakmasını sağladım.
Göz göze geldiğimizde ise çenesini sıkmaktan kaskatı kesilmişti ve gözleri kızarmıştı.
"B-benim yüzümden canın yandı petunyam." Dedi titrek bir ses ile.
Söylediklerinden sonra neden böyle davrandığını anlamıştım, benim yaşadıklarımda hiçbir suçu yoktu Atlas'ın. Altı yaşında, onu tanıdığım günden beri bir yalan olduğunu öğrendiğim hayatımda tek gerçek benim için Atlas'tı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PETUNYA
Ficção AdolescentePetunya; 'Umudunu kaybetme.' 'Herkesin bir umudu vardır. Bir savaşı, bir kaybedişi, bir acısı, bir yalnızlığı, Bir hüznü... Çünkü herkesin bir gideni vardır. İçinden bir türlü uğurlayamadığı.' Benimde hep bir umudum vardı, hep bir bekleyişler ile...