Yazarın anlatımı:
•••
Defne hanım ve Mısra'nın bahçeden ayrılması ile arkalarından tebessümle baktı Agah bey..Kızının, kendilerine oldukça zor alışacağının farkındaydı gözlerindeki ifadesizlik ve çekingenliği bunu bariz belli ediyordu zaten.
Düşündükleri belki bencilceydi fakat yıllardır, bütün benliğinde hissedemediği kızının sevgisini şimdi hissediyordu.
Kaderin onlar için ne yazdığını bilmeden inanıyordu Agah bey, bir gün tam anlamıyla mutlu bir aile olacaklarına.
Evin en küçüğü Bora'nında, belkide bir nebze olsun düşünceleri değişmişti.
Eve ilk girdiklerinde Mısra'yı görünce, kısa bir süre afallamıştı çünkü bu şekilde birinin geleceğini düşünmemişti.
Özellikle babasının uyarı amaçlı, 'Gelirken ne konuştuk küçük hanım.' dediği zaman gözlerindeki endişe kendisine çok tanıdık gelmişti. Zira yıllarca Hazan'ın, kendisine yaptığı kötülüklerde, daha fazlasının olmaması için attığı bakışları taşıyordu.
İçinden bir ses, korkma öz ablan o senin desede, hayat bir kere onu ablası bildiğinden yaralamışken bu durum pekte mümkün gibi görünmüyordu şimdilik.
O nasıl isterse öyle davranmak istiyordu, eğer geri iterse -ki bunu hiç istemiyordu- o da olabildiğince uzak duracaktı. En iyisi şimdilik temkinli davranmak olduğunu düşünüyordu.
Kim bilir, belkide Boranın'da küçük kalbinde umut kırıntıların yeşermesine küçük bir kedi vesile olmuştur.
Belkide bu evde kendisini tamamlanmış hisseden tek kişi şüphesiz Edizdi.
Yıllarca ikizi bildiği, birinden almaması gereken zararı almıştı. Bir yıl boyunca kolu için girmediği ameliyat kalmamıştı ve oldukça zor dönemler geçirmişti. Geldiklerinde'de sadece kısa bir 'Hoş geldin' demekten öteye gidememişti. Korkuyordu işte, yine aynı durumları yaşamaktan delice korkuyordu. Fakat yıllardır içinde hissettiği boşluğunda tamamlandığını hissediyordu.
Yaşadıkları şeyleri unutmayacaktı, zaten istesede unutamazdı zira o olay sol kolunda sonsuza kadar taşıyacağı bir iz bırakmıştı.
Elbet diyordu Ediz, elbet birgün o da yaşattıklarını yaşayacak.
Şu an ikizi ile arasında ki tek engel de buydu ya, geçmişi hâlâ geçmek bilmeyen geçmişi.
Barlas ve Asafta ise durum oldukça farklıydı. Gerçekleri öğrendiklerinde, oldukça sinirlenmişlerdi ve bundan sonra kim olursa olsun bir daha aynı hataya düşmek istemiyorlardı.
Gelmeden önce yol boyunca, Mısra'nında aynı Hazan gibi olacağı düşüncesine kapılmışlardı. Zira onu Harun gibi birinin yetiştirdiğini düşünmek, onları böyle bir kanıya varmaya esir kılmıştı.
Eve geldiklerinde Agah bey'in, birkaç adım ilerisinde gördükleri, çekingen ve ürkekçe duran Mısra ile ikiside kısa süreli bir afallama yaşamıştı.
Yüzlerindeki afallamış ifadeyi kimseye fark ettirmeden toparlanmaya çalışan ikiliyi elbette birileri fark etmişti.
Tanışmaya başladıkları sırada Barlas, sonunu bilmeden büyük laflar etmişti.
'abin olmaya niyetim yok.' dedikten sonra içinde oluşan huzursuzluğu şimdi anlayamasada, ilerde hayat acı bir şekilde anlatacaktı.
Şimdilik bilmesede olurdu..
Asafla beraber kahvaltı esnasında ne kadar kışkırtıcı cümleler kursalarda, istedikleri tepkiyi alamamak daha da sinirlenmelerine sebep oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PETUNYA
Teen FictionPetunya; 'Umudunu kaybetme.' 'Herkesin bir umudu vardır. Bir savaşı, bir kaybedişi, bir acısı, bir yalnızlığı, Bir hüznü... Çünkü herkesin bir gideni vardır. İçinden bir türlü uğurlayamadığı.' Benimde hep bir umudum vardı, hep bir bekleyişler ile...