109.Bölüm

402 54 2
                                    

Artık geri döner mi bilmem
Bilmem trenler almış rayına giden
Artık durak bulur mu bilmem
Trenler küsmüşse rüzgarı delen

Pişmanlık neden her zaman geç gelen tren
Çocuk gibi kahraman ve kadın gibi hep giden

Kaldığım yerler çok uzak sana artık
Gülüşlerin yabancı artık bana
Bomboş vagonlar, kırık camlar, bavullar
Kara trenlerim sana

🫀

||BÖLÜM 109||

💎

21 Aralık 2019, Cumartesi!

Saat: 16:20!

"Karan..."

"Kalbimi masmavi eden, göğsümün kabuğuna sığmayan, her bir hücresinde yer edindiğim, gök'yüzü kafesim."

Akşın Karadağ: Karan Karadağ'ın gök'yüzü kafesi!

Karan Karadağ: Akşın Karadağ'ın yer'yüzü yakamozu!

Bebeğimiz: Göğün yere yansıttığı yakamoz -denizdeki parıltının adı- umudun mavi parıltısı!

Köşkümüzdeki ultrason cihazları bebeğimizin görüntülerini ezberlemişti, hastaneye gelmemiz gerekmişti, gelmişken bebeğimizi dinleyesimiz tutmuştu, KVC servisi bebeğimizin kalp atışıyla anlam kazanmıştı. Mesleki deformasyon gereğince rutin kontroller yapmamız kaçınılmazdı.

Normal şartlarda, ortalama boyuttaki bilgisayar ekranı görünümündeki görüntüyü, olağanüstü şart ilan ederek, dört duvarın dördüne de yansıtacak cihazı ürettiren cerrah sevgilim, bu odayı bizim için tahsis etmişti çünkü bebeğimizin anne karnındaki hareketlerini anbean izlerken pürüzsüz bir yayına ihtiyaç duymuştuk.

Yani duymuştu. Annesi olduğum için ben zaten her hareketini, olumlu yahut olumsuz durumu seziyordum.

Babasının hisleri de en az benim sezgilerim kadar kuvvetliydi fakat görüntünün daha akılda kalacağını düşünerek dijital ortama döktürmüştü, bebeğimiz doğduğunda bu kayıtları görsün istiyordu. Sonuçta yalnızca fotoğraf albümü olmazdı.

Bebeğimize portakal temalı dijital albüm verecektim. Canım portakal yemek istememişti ancak hamileliğimde tiksindiğim süt ve süt ürünleriyle ilgili bir albüm teması hazırlatacak değildim, portakal olsundu, bebeğimiz baktıkça babasının neroli kokusunu hatırlardı.

Bebeğimiz benim kokumu da hatırlar mıydı?

Kokumun eşsizliğindeki kaynağın Kaf Dağı'nın ardından geldiğini öne süren babası, kokuma uzun yıllar hasret kalmıştı. Kaf Dağı'na kavuşmak zaman alırdı. Kimine göre Kaf Dağı uydurmaydı; bize göreyse gerçek. Kaf Dağı'na bir çırpıda ulaşılmazdı. Kaf Dağı ne aydınlık ne karanlıktı; arada kalmışlıktı. Kaf Dağı'nda mesafeler ne yakın ne uzaktı. Kaf Dağı bilinmezlikti. Kaf Dağı bilinmezdi.

Bilinmezlikleri sevmezdim. Arada kalmışlıklardan hoşlanmazdım. Bilinmezliğe terk edilirdim, sezgilerim bildirirdi. Geçmiş ve geleceğin arasında kalırdım, Kaf Dağı'nın esrarengiz adresini sezgilerimin içinde taşırdım. Yuvarlanırdım. Bocalanırdım. Tırmanırdım. Kayardım. Düşerdim. Kalkardım. Tıkanırdım. Kalkamazdım.

ŞÜHBE | Umudun Mavi PatırtısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin