55.Bölüm

1.5K 62 97
                                    

Acı vardı toprağımda
Yetişmiyor yoncalar bak
Bir ruhum var ellerinde
Beni sen kurtar

Yorgun sesin, çehren deniz
Dalgaların durgun serin
Yüzemezdim tenin derin
Maviliğindeyim

💎 | |BÖLÜM 55| | 💎

~°~

Dış dünyanın iç dünyama mimlediği sönük nakaratlar bitmek bilmiyordu. Raksın değişimi monoton şarkının bitişine bağlıydı. Maalesef ki tarafıma ithaf edilen şarkı sona erdiğinde, yeni şarkının nakaratında keder son bulmuyordu. Har vurup harman savrulan dans figürleri kesilse elem kesilmiyordu. Dans figürleri değil, dansın figüranı tükeniyordu. Tükeniyordum.

"Afra kuşum böyle sessiz kalma, endişeleniyorum."

Kaç dakikadır yahut saattir apartmanın karşısındaki sıralı banklardan birine oturmuş, uçsuz bucaksız olmasına rağmen gözlerimin gece mavisine sığacak kadar dapdaracık kesilmiş denizi izliyordum habersizdim.

Günün birinde Deniz yüzünden denizden nefret edecektim. Şu an doya doya denizi izlemek elimden gelen başlıca şeydi. Belki de tek şeydi.

"Karan abim dokuz kere beni aradı . Tonlarca mesaj attı."

Ayça telefonunu ısrarla sessize almadığı için Karan'ın kaç kere aradığını ve mesaj attığını biliyordum.

"Kötü olduğunu hissetmiştir."

Kötü olduğumu hissetmesi iyi gibi görünse de iyi değildi. Çünkü ben kötüysem o da kötüydü. Onun kötü olmasına hiçbir halükarda katlanamazdım.

"Sana uyup açmazsam fırça yiyebilirim kuşum."

Bankların yamacına konumlandırılmış cadde aydınlatmaları yüzümün yarısını gölgelerken diğer yarısını karanlığa teslim ediyordu.

"Telefonu açıyorum, bana kızma olur mu?"

Kimseye kızacak takatim kalmamıştı.

Torba ne kadar deşilirse o kadar delinirdi. Dudak ne kadar açılırsa insan o kadar dertlenirdi. Dudak açılmadığında dertler neden bitmezdi?

Çünkü derdim; bulutum olan dudaklarımın hava durumundan ibaret değildi, çok daha derindeydi, Deniz'deydi.

Ayça benden olumlu yahut olumsuz hiçbir dönüt alamadığında kararını uyguladı. Karan'ın çağrısını yanıtladı.

"Efendim Karan abi?"

Karan'ın ismini duymam bile beni yapıcı etkiliyordu. Varlığı damarlarıma taze kan öğütüyordu.

Açıklama yaparcasına mahcubane bir edayla "İlk arayışında açacaktım telefonu," dedi Karan'a. Kulaklarıma inanamayarak hayretle kaşlarımı kaldırdım. Ayça gözlerini benden saniye ayırmazken, Karan'ın kendisine birkaç şey söylemesine karşın, "Afra açmamı istemedi, açamadım." diyerek ihaleyi kaş göz yaparak bana devretti.

Dudaklarımın ucuna hiçbir harf devrilmedi. Harfler sessizlik kılıfına girdi. Hepyek gizlendi.

"Yok, şimdi de 'aç' demedi. Sen art arda arayınca kendim açtım."

Karadeniz'in karasına bulandığı gecenin deminde tonlandığı koyu saikasındaki parıltı, gerektiği türde görkemle aydınlatmak için fazla cılızdı.

ŞÜHBE | Umudun Mavi PatırtısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin