1

5.6K 178 229
                                    

Bugünkü beş iş görüşmesinin de fiyasko çıktığı için içimden söylenerek yaşadığım binanın cam kapısından açarak içeri girdim. Asansör bekleyecek kadar sakin değildim şu an, bu yüzden direk merdivenlere yöneldim.

"Merhaba Iseul kızım."

Çıktığım bir kaç merdiveni ev sahibim Hool amcanın sesiyle geri inmiştim.

"Merhaba Hool amca, nasılsın?"

Yüzüme taktığım yalancı gülümsemeyle sormuştum. Çünkü kendisi dünyanın en iyi kalpli insanına aday olabilirdi. Beni böyle görmesi onu endişelendirirdi.

İki sene önce yetiştirme yurdundan ayrılınca kafesinde çalışmamla tanışmıştık Hool amca'yla. Küçük bir kafeydi bu yüzden maaşı da azdı ama kaldığım pansiyonun parasını ödediği için şikayetçi değildim. Üniversitemi yüzde yüz bursla kazandığım için fazla bir harcamam yoktu. Sadece bazen fotokopi için ve tabi yemek için para lazım oluyordu onu da bir şekilde maaşımla idare ediyordum.

Bir müddet sonra beni arayıp soranın olmaması Hool amcanın dikkatini çekmişti. Bir akşam kafeyi kapatmadan önce benimle sohbet etmek istemesi üzerine ona on bir yıldır yalnız olduğumu anlatmıştım.

Yedi yaşımdayken ailemle birlikte bir yaz günü gittiğimiz piknikten geri döndüğümüzde karanlıkta yaklaşan kamyonu babam uykulu haliyle görememişti. O korkunç kazadan annemi babamı ve annemin karnındaki 6 aylık kardeşimi kaybetmiştim.

Neredeyse bütün parçaların birbirine geçtiği arabadan kaza anında benim olduğum taraftaki kapının açılmasıyla dışarı fırlamış bir tek ben sağ kalmıştım. Bu bana tanrının cezası mı yoksa bir lütfu muydu bilemiyordum.

Ailemle geçirdiğim en güzel günümün gecesi ömrüm boyunca unutamayacağım en acı gerçeğim olmuştu.

Hool amca bir pansiyonda kaldığımı öğrendiğinde yaşadıkları binanın iki üst katındaki kendi boş dairelerini benden hiçbir karşılık beklemeden kalmamı rica etmişti. Kabul etmediğimde değerinden daha düşük fiyata kiralamıştı.

"Biraz vaktin var mı kızım? Seninle konuşmam gerek önemli bir konu var?"

Holl amcanın gergin sesi beni endişelendirmişti.

"Tabi Holl amca, gel lütfen evde konuşalım."

Burukca gülümsemiş başıyla onaylamıştı. Bu hali beni daha da endişelendirmişti.

Eve çıkana kadar neden böyle olduğunu düşündüm. Aklıma gelen şeyle gözlerimi kapatıp burnumdan derin bir nefes verdim. Son üç aydır kirayı ödeyemiyordum, konuşacağı şey bu olmalıydı.

Tabi ya onların da ödemeleri var, zaten zor bir dönem geçirdiler ailecek. On dört yaşındaki küçük kızı Hye' nin hastalığı onları çok zorlamıştı. Öyleki kafe de çalıştıktan beş ay sonra kızının akciğer kanseri olduğunu öğrenmiş kafeyi satmak zorunda kalmıştı. Neyse ki atlattılar.

Ben hala aynı kafe de çalışmaya devam ediyordum ama taki üç ay önce yeni patronun tacizlerine mağruz kalana kadar. Kirayı ödeyemememin de sebebi buydu.

Bunu Hool amcaya söyleyemezdim. Nasıl söylenirdi ki böyle iğrenç birşey? Ama o herif benden sonra diğer çalışanlarıda taciz edince içlerinden biri şikayet etmiş. O şeref yoksunu'nun cezasız kalmadığına seviniyorum.

"Geç Hool amca'cım. Bende ellerimi yıkayayım sonra da çay koyup geleceğim."

Bir eliyle kahverengi kapıdan destek alarak ayakkabılarını çıkarıp kendi evine çekinerek içeri girdi.

Only One Night ~Min Yoongi ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin