18

1.7K 102 50
                                    

"Sana dokundu bunu biliyorum...ama bilmek istediğim sana sahip oldu mu?...Yemin ederim ki asla hiç bir değişiklik olmayacak, sadece bana doğruyu söyle... Lütfen?"

"Hayır!... Ama bu tanımadığım, bir adamın beni çıplak bir şekilde görüp, bana dokunduğu gerçeğini asla değiştirmiyor."

"Özür dilerim."

"Sana yalvardım. Lütfen bana bunu yapma diye yalvardım sana. Sen beni umursamayı geç tehtid ettin Ha-Jun. Yaşantımla,...hayatta tek yakınım olan insanlara zarar vermekle tehtid ettin beni. Hasta, küçük ve suçsuz bir kızı öldürmekle tehtid ettin. Şimdi bir özür dileyince her şeyin geçeceğini düşünüyorsan yanılıyorsun."

~~~

Iseul.

"Sen öyle diyince ne dedi?"

"Hiç bir şey söylemedi ama..."

"Ama?!"

"Ağladı Seo! Ha-Jun gözümün içine baka baka sessizce, yüzünde tek mimik bile oynamadan ağladı. Sonra elini çekip, paltosunu aldığı gibi evden çıktı."

Okuldan geldikten sonra Seo'la akşam üstü dışarı çıkmış vakit geçiriyorduk. Seo evde kanepenin üzerinde bulduğu paraların ne olduğunu sorduğunda ona dün yaşananları anlatmıştım.

"Sence neden ağladı Seo? Ha-Jun'dan bahsediyoruz, beni gönderdiği için pişman olamaz öyle değil mi?"

Neden olduğunu çok merak ediyordum. Niye karşımda ağlamıştı? Neden karşımda acınası bir haldeydi?

"Belki de pişmanlıktan daha fazlasıdır Iseul?"

"Ne demek istiyorsun Seo?"

Derin bir nefes alarak önce duraksayıp sonra konuşacağı sırada çalan telefonu mâni olmuştu.

"Efendim Yo-Jun?... Dünkü adam mı? Tamam akşam dokuz gibi hazır olurum."

Telefonu kapatıp çantasına geri koyduğunda ağzımdaki patlamış mısırı yutup çekinerek sordum.

"Dün gittiğin adam tekrar mı çağırıyor?"

Başını yavaşça sallayıp onayladığında elini tuttum.

"Canını çok mu yaktı?"

"Hayır Iseul, garip bir şekilde bana dokunmadı bile."

Sahilde yürümeyi durdurup yanından geçtiğimiz banka oturduğumuzda kaşlarımı çatarak sordum.

"Nasıl yani?"

"Bilmiyorum ki. Yo-Jun Amerika'lı zengin bir iş adamı diyince ben bunu elli-altmış yaşında karısını aldatan bir bunak diye düşünmüştüm ama... Gittiğim de otuz yaşı var yada yok, düzgün, yakışıklı, atletik bir adam çıktı karşıma."

"İyi de ben sabah okula giderken bile sen gelmemiştin?"

Başını yavaşça salladığında gözünün önüne gelen kumral saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdığında devam etti.

"Sanki birbirini yıllardır göremeyen iki arkadaş gibi konuştu benimle, sonrada isteği üzerine uyuduk. Sabah geç gelme sebebimse birlikte kahvaltı etmemizi istedi o yüzden geç gelmiştim."

Anlattıkları şaşırmama neden olurken istemsizce kaşlarımı kaldırmıştım.

"Dün herhalde sevişmek için havasında değildi, o yüzden bugün tekrar çağırıyor."

Only One Night ~Min Yoongi ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin