25

1.6K 99 33
                                    

Yoongi.

Gözümü açıp kollarımın arasında, başını göğüsüme yaslayıp son yarım saattir uyuya kalan Iseul'a baktım. Yaşadıkları o kadar zordu ki onun için böyle isyankar olmasına kesinlikle hakk veriyordum.

Dikkatlice bakışlarımı yüzünde gezdirirken saçlarına doğru eğildim. Burnuma dolan ferah kokuyla kaşlarımın çatılarak kalkmasına engel olamadım. Bugüne kadar kokladığım en farklı, en güzel koku olabilirdi.

Başımı geri çekerek duvara yaslayıp gözlerimi kapatarak sessizce derin bir nefes verdim. Saniyeler sonra gözlerimi açıp yavaşça doğrularak onu uyandırmamaya özen göstererek kucağıma alıp odaya doğru ilerledim. Kıpırdanarak kucağımda küçülüp göğüsüme daha da sinince yüzümde küçük bir tebessüm oluşmuştu.

Onu yavaşça yatağa yatırdığımda nazikçe üzerini örttüm. Dizlerimin üzerine çöküp pürüzsüz yüzünü izlerken gözünün önüne gelen saçları kenara çektim. Tekrar hafifçe kıpırdayınca kendime gelerek ayağa kalktım. Onu rahatsız etmeyip, rahatça uyuması için odadan çıkarak kapıyı yavaşça kapattım.

Öz önce uyuduğu koltuğa uzanıp elimi başımın altına koyarak öylece tavanı izledim. Yarın daha sakin olacağını umarak onunla tekrar konuşmak istiyordum. Onun aklında dolaşan kötü düşüncelerin doğru olmadığını söylemek ve rahatlatmak istiyordum. Gerçi biraz evvel aceleyle açıklama yapınca bana sarılması inandığını gösteriyordu ama yinede içim rahat değildi. Bu yüzden kendimi ona doğru düzgün anlatabilmek için kafamda cümleler kuracağıma bir kaç saat uyumak için gözlerimi kapattım.

...

Yaptığım omleti tabağa servis ederek çeşitli kahvaltılıklar dizdiğim masanın üzerine yerleştirdim. Iseul uyandığında konuşmamız için kahvaltı güzel bir fırsattı. Tabi eğer ben çıkana kadar uyanırsa.

Omleti masanın üzerine koyduktan sonra masada bir şeyin eksik olup olmadığını bir adım geriye çekilerek kontrol ettim. Hayel'in kurduğu sofranın yanına bile yaklaşamasamda gayet iyi bir sofraydı. Bunun için bile Hayel'e minettardım, çünkü ihtiyaç olan herşeyi o almıştı.

Ne zaman uyanacağını bilmediğim için çay için koyduğum sıcak suyun altını kapatıp geri döndüğümde ayaklarını adeta parkeye sürükleyerek gelen utangaç bakışlarıyla Iseul'u gördüğümde duraksadım.

Uykudan yeni uyandığı için buğday teni beyazlamış, gözleri hem ağlamak hem de uykudan dolayı hafif şişmişti. Ancak dün geceye göre biraz daha iyi görünüyordu ama hâlâ tedirgin olduğu açıkça belliydi.

"Günaydın."

"Günaydın."

Kendimi toparlayıp konuşunca dudaklarını birbirine bastırıp kısık sesle cevap vermişti.

"Geç lütfen."

Elimle sandalyeyi gösterdiğimde bir kaç saniye durarak aynı şekilde ayaklarını sürterek adımladığında sandalyeyi hafifçe çekerek kendim de diğer sandalyenin yanına geçtim.

Aklıma gelen şeyle yanından geçerken bakışları beni bulmuştu. Ocağın yanında durduğumu görünce sandalyeyi biraz daha çekerek yavaşça oturmuştu.

Çayları doldurduktan sonra fincanları alarak masaya doğru ilerlemiş, çayları portakal sularının yanına koyarak oturmuştum.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim."

Aynı utangaç bakışları ve sesiyle söylediğinde hafifçe gülümseyerek karşılık vermiştim. Hiç bir şey yemeden öylece masa örtüsünün desenlerini izleyince dudaklarımı yalayarak konuştum.

Only One Night ~Min Yoongi ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin