4

2.7K 134 77
                                    

Cha.

"Yine mi yememiş?"

Ha-Jun, Sun-young'un elinde sabah Iseul için hazırlattığı tepsiyi akşam yine aynı şekilde görünce kaşlarını hafif çatarak düz bir ifadeyle sordu. Sun-young başını iki yana sallayarak üzgün suratıyla onu onayladı.

"Bu böyle olmaz. Üç gündür ne tek lokma yedi ne de su içti. Böyle giderse hastalanacak."

Sun-young, Ha-Jun'un yirmi sekiz kızın başına diktiği kırk yaşında olgun ve oldukça güzel bir kadın. Bizim yediğimizden tutun taktığımıza kadar her şeyle o ilgilenir, en ufak bir sıyrığımız olsa bundan Sun-young sorumludur, haberi olsun ve ya olmasın o sorguya çekilir. Ama çok iyi idare ediyor, o da bu durumdan zerre haz duymasada yapmaya mecbur. Bu yüzden tüm kızlar olarak ona saygı duyar, elimizden geldiği kadar onu zor durumda bırakmamaya çalışırız.

"Ne yapıyım Sun-young? Gidip elini kolunu bağlayıp zorlama yedireyim?"

"Elbette hayır, yeterince kötü zaten. Ama yemek yemesi için bir şeyler yapmalıyız."

"Ne yapıyor peki şimdi?"

"Hâlâ aynı, yatakta öylece uzanıp ağlıyor."

Ha-Jun, elleriyle yüzünü sıvazlayarak derin bir nefes verdi. Daha önce hiç bir kız Iseul gibi zorluk çıkarmamıştı. Ne bu kadar ağlamıştılar ne de bu kadar çok aç kalmıştılar. İşte ben bu yüzden Iseul'u buraya gelmesini istemiyordum. O burada asla yapamazdı. Başkaları alışsada o alışamazdı. Ki, henüz hiç bir şey yaşamadı bile, gerçi bunun için verdikleri iğrenç eğitimleri alacak, ve daha bir sürü kontrollerden geçecekti. O zamana kadar en az bir ayı vardı, ama yine de Ha-Jun'un ne yapacağı, nasıl bir karar vereceği belli olmazdı.

"İzin ver yemeği bu sefer ben götüreyim Ha-jun, konuşur yemesi için ikna etmeye çalışırım."

Ha-Jun yüzünü benim olduğum tarafa çevirmeden önce gözlerini kapatarak çenesini ileri doğru itti.

"Iseul'den önce ikna etmen gereken kişi benim Cha."

İstemsizce kaşlarım hafif çatılmıştı. Neden bahsediyordu bu ruh hastası? Onu ne için ikna etmemi istiyor?

"Öyle salağa yatıp anlamamış numarası yapma."

Başını geriye yasladığı son derece kaliteli deri kumaş, siyah 'L' koltuktan kaldırıp dikleşti. Sinirli suratıyla doğrudan gözlerime baktı.

"Ne demek istediğini anlamıyorum."

"Öyle mi?"

Kaşlarını yukarı kaldırarak sahte bir şaşkınlıkla sordu... Cevap vermedim. Yüz ifadesi az önceki halini alırken yavaşça ayağa kalktı.

"Iseul'e her şeyi anlatıp zavallı kızı polise göndermek yalnış bir seçimdi Cha."

Duyduklarımla kaşlarım şaşkınlıkla daha çok çatılmıştı. Iseul konuşmamızdan şüphelenip polise mi gitmişti?

"Niye sustun Cha? Kendini ve burada ki kızları kurtarıp, kendini kahraman ilan edemediğin için üzgün müsün yoksa?"

Üzerime doğru bir kaç adım attığında asla geri çekilmedim. O zaman bunu yaptığıma inanmadığı halde kendisini haklı çıkaracaktı.

"Öyle bir şey yapmayacağımı gayet iyi biliyorsun, öyle olmasa öğrendiğin anda cezamı kesmiştin, öyle değil mi?"

Bir kaç adım daha atıp tam karşımda durdu. Ellerini kumaş pantolonun ceplerine sokup, gözlerini kısarak bir kaç saniye kadar yalan söyleyip söylemediğimi anlamak için yüzümü inceledi.

Only One Night ~Min Yoongi ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin