Merhabalaaar! Bir ayda iki bölüm... Kendi kendimin rekorunu kırıyorum galiba, bu konuyla ilgili çok gurur duyuyorum kendimle hehe :D Hatta bir de dediğim saatte atıyorum galiba, ona bile geç kalmadım. Neyse, daha fazla kendimi övmeden ben gideyim. İyi okumalar diliyorum. Umarım beğenirsiniz diyorum... ama gerçi daha erken yani 2. bölümleri yazmak da okumak da çok içi kıpır kıpır etmez. Giriş değildir, gelişmeye de tam geçemez böyle iki arada bir derede... Asıl olay hep 3. bölümden sonra başlar. Neyse, sustum... Yorumlarınızı bekliyorum ^^
Rezillik... Tamam, hâlâ haklıydım ama adama bir küfür etmediğim kalmıştı. Şimdi daha demin demediğimi bırakmadığım adam önümde gülümseyerek dikiliyor ve bana elini uzatıyordu. Bendeki şans da ancak bu kadar olurdu zaten! Kendi kafeme girip sinirli sinirli konuşurken hakkında konuştuğum insanın kafemde oturuyor olması ve Yunanistan'da bulunduğumuzu göz önüne alırsak bu adamın Türkçe bilip beni anlaması ihtimali çok da yüksek değildir herhalde! Mahlukat demeseydim bari!
Hem şaşkınlıktan hem de Mavi'ye sıkı sıkı sarılmış olduğumdan elimi elini sıkmak için uzatamıyordum. Bir de adama boş boş bakıyordum. Daha da kötü olamaz derken sevgili oğlum beni yine haksız çıkartmayı başardı.
Eli boşta kalan adamın eline kocaman bir şaplak yapıştırıp güldü. Çünkü havada bir el gördüğünde... çak yapıyordu! Keşke hiç öğretmeseydim. Ve adam eli acıdığı için, küçük çocukların ne kadar güçlü olduğunu biriyle tanışmadan tahmin bile edemezsiniz, elini birden geri çekti. Bu durum Mavi'nin çok hoşuna gittiği için bu tuhaf sessizliğin ortasında ağız dolusu kahkahalar atmaya başladı! En azından birimiz eğlenebiliyordu... Analı oğullu bize hâlâ kibarca gülümsemeye çalışan adamı buraya geldiğine bin pişman etmiştik galiba. Ve bu daha tanışıklığımızın ilk dakikasıydı.
"Mavi! Birine vurmak ne demek? Hemen özür diliyorsun!"
Kucağımda bana sırıtıp duran Mavi'yi uyarmak karşımda bana kibarca gülümsemeye devam eden yeni kiracıyla tekrar göz göze gelmekten daha kolaydı.
"Ama anne..." diye konuşmaya davrandı Mavi ama hemen onu durdurup "Bu yaptığın hiç hoş değildi, Mavi. Özür dilemelisin." dedim.
Mavi el mecbur adama dönüp gönülsüzce "Özüy dileyim." dedi.
Adının Alexander olduğunu ve arkasından ileri geri konuştuğum yeni kiracı olduğunu öğrendiğim adam ise sakince "Önemli değil." dedi.
Neden hâlâ gülümsemeye devam ediyor bu? Dediklerimden rahatsız olmuş olması gerekirdi.
Kucağımdaki Mavi'yi Sofia'ya doğru uzattıktan sonra adama "Ben de size bir özür borçluyum galiba," dedim. "İleri gittiğimi kabul ediyorum, sizi tanımadan öyle konuşmam pek doğru olmadı. Yine de bir haklılık payım olduğunu düşünüyorum. Ama söylediğim kötü sözler yüzünden özür dilerim."
Omuzlarını silkti ve sakin bir şekilde gülümsemeye devam ederek "Asıl özür dilemesi gereken benim." dedi.
Sofia lafa atladı.
"Ki Alex de buraya özür dilemek için gelmişti. Dükkanda işler onun kontrolünün dışında gelişmiş."
Sofia'nın ona kısaca Alex diyecek kadar tanıdığı Alexander onu başıyla onayladı.
"Karşınızdaki binanın alt katını dükkan ve atölye olarak kullanacağım, üzerindeki küçük dairede de kendim yaşayacağım. Bu sebeple tadilat biraz detaylı oldu. Ustalar da yanlış duvarı yıkınca işler iyice karıştı. Birden fazla talihsizlik üst üste meydana geldi. Tabii bunda dükkana hiç özen göstermeyen Yanni'nin de payı var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leto'nun Adası - Denizin Yuttuğu Ev III
General FictionO anda Pınar Feridun öldü. Ölmek zorundaydı. Pınar böyle yaşayamazdı. 'Pınar öldü ama merak etme, tekrar doğacaksın.' dedi babaannem. Kağıt üstünde ölüydüm. Ama bedenim ve ruhum canlıydı. Yaşadığımın farkına ise ancak onunla tanıştıktan sonra var...