Merhabalar! İlk bölümle karşınızdayım. Küçük bir bilgilendirici yazı bırakayacağım buraya. Öncelikle, daha sonrasında karışıklık olmasın diye kronolojiyle başlamak istiyorum...
2006-2007=> Pınar'ın üniversite hayatının ilk yılı.
2009-2010=> Helen'le Yekta'nın aşık olduğu, işlerin sarpa sardığı ve Pınar'ın "öldüğü" dönem. Yani Denizin Yuttuğu Ev birinci kısım.
2013=> Genelde kurgunun geçeceği dönem. Bu yılda Helen Londra'da, Kudret ise henüz tekerlekli sandalyeye mahkum kalmadı.
2017-2018=> Denizin Yuttuğu Ev'in ikinci kısmının geçtiği tarih.
Buraya da kendi kafama göre oluşturduğum cast listesini bırakmak istiyorum. Aslında yazarken betimleme yaptığım sahneler haricinde ben kafamda karakterleri tam olarak bu oyuncular olarak düşünmüyorum ama okuyucular için zihinde canlandırması daha kolay oluyor. Ama beğenmezseniz de aynı fiziksel özelliklerde biriyle değiştirebilirsiniz :)
Pınar/Leyla: Pınar Deniz
Alex: Engin Öztürk
Anna: Aslıhan Gürbüz
Haldun: Mehmet Aslantuğ
Beliz: Ebru Özkan
Kudret: İpek Bilgin
Helen: Meriç Aral
Yekta: Boran Kuzum
Aslan Arslan: Burak Sergen
Sofia: Şevval Sam
Larissa: Tülin Ece
Basil: Burak Tozkoparan
Daha fazla uzatmadan sizi ilk bölümle baş başa bırakıyorum. Umarım benim içimi kıpır kıpır eden bu kurguyu beğenirsiniz ^^ İyi okumalar!
MART 2013
Gözlerimi açtığımda evimde değildim. Dört bir yanım gri duvarlarla çevriliydi. Loş ışıklar etrafımı aydınlatsa da hiçbir şey göremiyordum çünkü hiçbir şey yoktu. Sadece duvarlar ve gölgeleri... Bir şekilde artık dört bir yanı denizle çevrili Mikonos'ta değil de kaçarak terk ettiğim İstanbul'da olduğumu biliyordum. Göremesem de hissediyordum.
Umutsuzca etrafıma bakmaya devam ettim. Önüme, sağıma, soluma, arkama... Boşluk ve karanlık... Oturduğum yerden kalkmaya çalıştım ama yapamadım. Ellerim, ayaklarım kalın halatlarla bağlanmıştı. Kıpırdanmaya çalıştıkça halatın sıkılığı ve sertliği canımı acıtıyordu.
"Kimse yok mu?" diye bağırmaya çalıştım. Önce sadece öksürükler çıktı ağzımdan çünkü sanki aylardır bir damla su içmemişim gibi kupkuruydu boğazım, dilim. Ağzımın içinde kum dolmuştu sanki. "Yardım edin!"
"Artık sana yardım edecek kimsecikler yok. O sadece bir kez olur."
Çok tanıdık bir sesti bu. Kalın, boğuk ve alaycı... Öfkelenip bağırdığında bütün vücudumu zangır zangır titreten o ses... Ama olamazdı bu. O ölmüştü.
"Sami?"
"Ta kendisi! Benden öyle kolay kurtulabileceğini mi sandın?"
Yine bağırmıştı. Sesi havada yankılanıyordu. Yine titriyordum. Vücudum buz kesmişti. Hâlâ korkuyordum. Ama bu sefer kendim için değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leto'nun Adası - Denizin Yuttuğu Ev III
Ficción GeneralO anda Pınar Feridun öldü. Ölmek zorundaydı. Pınar böyle yaşayamazdı. 'Pınar öldü ama merak etme, tekrar doğacaksın.' dedi babaannem. Kağıt üstünde ölüydüm. Ama bedenim ve ruhum canlıydı. Yaşadığımın farkına ise ancak onunla tanıştıktan sonra var...