28.Bölüm

2.1K 128 55
                                    

Güneşin gözlerimi rahatsız etmesiyle ışığı elimle engelleyip gözlerimi açmaya çalıştım. Boynumun ağrısıyla suratım buruşurken uyuya kaldığım koltuktan doğruldum. Dün gece Yiğit'e hislerimi bağırarak söyledikten sonra direkt eve koşmuş ve mal gibi saatlerce ağladığım koltukta uyuya kalmıştım. Saate baktığımda saatin 7 olduğunu gördüm. Kalkıp işe gitmem gerekiyordu ama kendimi bok gibi hissediyordum. Yere düşen telefonu yerden alarak Ahmet'i aradım. İlk çalışında açmamış bende tekrar aramıştım ve uzun çalışın ardından uykulu çıkan sesiyle cevap vermişti.

"Sabah sabah ne oldu?"

"İşe gelemeyeceğimi şefe söylersin."

"Gene niye gelmiyorsun? Sesin berbat geliyor, sen yine hasta mı oldun?"

"Hayır sadece... Boş ver. Bir kereliğine daha idare etsen ne olur?"

"İdare etmeyeceğim dedim mi? Sadece ne olduğunu sordum ama söylemek istemiyorsan anlarım. Ben şefi bir şekilde hallederim sen dinlenmene bak."

"Tamam, teşekkür ederim."

"Rica ederim."

Telefonu kapatıp masanın üzerine koydum. Keşke siktiğimin ağzına sahip çıksaydım da ona olan bu hislerimi söylemeseydim. Pazartesi ne halt yiyecektim? Bir gün okulu ekip gitmesem ertesi gün gitmem gerekiyordu ki zaten sene boyunca ondan kaçamazdım ama öyle çok utanıyordum ki şu an yerin dibine girmek istiyordum. Dün o kadar çok ağlamıştım ki gözlerimin ağrısı beni öldürüyordu. İsteksiz bir şekilde oturduğum yerden kalkıp elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Aynada kendime bakarken bir yandanda sövmeyi ihmal etmiyordum çünkü berbat görünüyordum. Saçlarım dağılmış, gözlerim kıpkırmızı ve göz altlarım resmen şişmişti. Dışarıda böyle birini görsem balici der direkt oradan tüyerdim. Soğuk suyu açıp suratıma çarptım. Suyun soğukluğu ile kendime gelirken birkaç kez daha suyu çarptım ve elimi yüzümü silip lavabodan çıktım. Aç değildim ama zorda olsa birkaç şey atıştırmam gerekiyordu. Su ısınması için ocağın altını açıp buzdolabına yöneldim ve aldığım reçel kavanozunu masanın üzerine koyarak buzdolabının kapısını kapattım. Dilimlenmiş ekmeklerin içinden bir dilim ekmek alıp ısınması için tost makinesine atarak ısıtıp üzerine reçel sürdüm ve yemeye başladım. Aklıma istemsizce Yiğit geliyordu ve geldikçe de gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Son lokmayı da ağzıma atıp reçeli aldığım yere koydum ve kupa bardağın içine nescafeyi döküp sıcak suyu üzerine doldurdum. Ağır adımlarla oturma odasına gidip kendimi tekli koltuklardan birine attım.

Kahvemden bir yudum alıp dışarıyı izlemeye başladım. Neredeyse kış gelmişti havalar soğumuş, sararan yapraklar ve onların dökülmesini sağlayan hafif bir rüzgar esiyordu. Kahvemden bir yudum alıp kafamı koltuğun kenarına koydum ve gökyüzüne gözlerimi diktim. Hava bulanıktı ve sanırım Yağmur yağacak gibi görünüyordu. Sikeyim hiç keyfim yoktu ve Yiğit'i düşünmek için can atan bir aklım vardı. Canın ne kadar yanıyor? Deseler, kalbimi yavaş yavaş parçalara ayırıyorlar derdim. Bu siktiğimin kalp ağırısı ne zamana geçerdi? Nasıl geçerdi? Geçer miydi ki? O kadar soru vardı da birine bile cevabım yoktu. Ne zaman düştüğünü fark etmediğim yanağımda ki yaşı hızla silerek, kahvemden büyük bir yudum aldım. Derin iç çekişlerimin ardından temiz hava almak için balkona çıkmaya karar verdim ve elimdeki kahve kupasıyla beraber yerimden kalkıp balkona doğru ilerledim. Balkonun kapısını açınca yüzüme vuran serin rüzgar tüylerimi diken diken ederken kupayı iki elime alıp dirseklerimi korkuluklara dayadım ve gökyüzünü izlemeye başladım. Temiz hava burnuma dolarken derince içimeye çekmeye başladım.

Kaç dakika o şekilde kaldığımı bilmiyordum ama boynumun ağrımasıyla kafamı eğdim ve acıyan boynumla suratımı buruşturdum. Rüzgarın hızlanmasıyla balkonda daha fazla durmayıp içeri girdim. Biraz uyusam fena olmazdı çünkü hem onu düşünmek istemiyordum hemde kendimi daha fazla bok gibi hissetmek istemiyordum. Elimdeki kupayı masaya koydum ve ağır adımlarla odama yöneldim. Ayağımı sürüye sürüye odama girip kendimi direkt yatağa attım ve cenin pozisyonu alarak gözlerimi sıkıca kapattım. Sikeyim gözlerimi her kapattığımda yüzü gözlerimin önünde beliriyordu. Ne kadar kaçmaya çalışırsam çalışayım aslında bir adım bile ilerleyemiyordum. Elimde olsa ona hiçbir şekilde aşık olmamayı dilerdim. Akan göz yaşlarımla beraber uykuya dalmaya çalıştım.

Benim Kahramanım (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin