(Evet saygı değer okuyucularım, bir ayı geçkin uzun bir süredir yeni bölüm atamıyordum. Bazı sebeplerden dolayı kitap yazmakta zorluk çekiyordum ama çok şükür ki yeni bölümü yazmayı başardım. Umarım diğer bölümler gibi bu bölümü de severek okursunuz. İyi okumalar :)
________
Alarmın sesiyle gözlerimi kırpıştırarak açtım. Okula yeni başlamış olsak da bugün gitmek dahi istemiyordum. Hele ki Yiğit abinin öğretmen olmasından sonra hiç gitmek istemiyordum, birde bizim dersimize girecekti bu daha da kötü bir şeydi. Elimle saçlarımı karıştırıp isteksizce yataktan doğruldum. Ağır adımlarla lavaboya ilerleyip soğuk suyu yüzüme çarptım, soğuk suyun serinliğiyle kendime gelirken, derince nefes alarak lavabodan çıkıp mutfağa yöneldim. Çıkardığım Ekmekle beraber peynir ve zeytini yemeye başladım. Ağzımdaki lokmayı hızla yutup bir kaç parça bir şey daha yedikten sonra ekmeği kaldırıp, çıkardığım zeytin ve peyniri dolaba koydum. Hayatım bir anda nasıl değişebilmişti hala anlam veremiyordum. Hayatımı normal bir şekilde yaşarken bir anda hayatım tepe taklak olmuş gibiydi. Derince bir iç çekip üzerimi değiştirmek için odama yöneldim. Zaten o at kafalı japon askeri olan Kağan olmasa bu halde olmazdım, aynen öyle şu an bütün suç ona ait. Kendimi yatağın üzerine bırakarak kafamı kollarımın arasına aldım. Kimi kandırıyorum ki şu an vücudum ve aklım farklı yönlerde çalışıyordu. Ne yapmam gerektiğini dahi bilmekten aciz durumdaydım. Saate baktığımda geç kalmak üzere olduğumu gördüm. Göz devirip kendime gelmek için yanaklarımı tokatladıktan sonra oflayarak yataktan kalkıp, dolabın karşısına geçtim. Çıkardığım siyah kot ve beyaz sweati üzerime geçirip, aynada saçıma şekil vermeye başladım. Okulun ilk günleri olduğu için serbest giyebiliyorduk ama bir hafta sonra herkes üniformasını giymek zorundaydı ve benimde en nefret ettiğim şey okul formalarıydı. O ne amına koyayım? Sanki devlet bize dağıtmış, ikiz gibi okula geliyorduk. Zaten bir nevi devlet dağıtmış gibi oluyordu. Bu aralar iyice mala vurmuştum. Aynada kendime bakıp "Eray kendine gel aslanım, hadi bakayım sen yaparsın" diyerek gazımı verdikten sonra, ağır adımlarla evden çıktım.
Yolda ilerlerken telefonumun titremesiyle, cebimden çıkardığım telefona gelen mesaja baktım. Mesaj Kağan'dan gelmişti, zaten başka kimden gelebilirdi ki?
Lüzumsuz insan: Sakın evden çıkma, abim bizi arabayla okula bırakacak, sonuçta aynı okuldayız ehuehuehu :D
Attığı mesaja büyük bir göz devirip, cevap vermeye başladım.
Eray: Ben evden çıktım bile
Lüzumsuz insan: Nerdesin?
Eray: Evin biraz aşağısındaki benzinliğin oradayım.
Lüzumsuz insan: Ok 👌
Aynı şekilde tekrar göz devirip, telefonu cebime attım. Böyle göz devirmeye devam edersem gözlerimin yerinden çıkmasına az kalmıştı. Bulduğum kaldırıma oturup Yiğit abiyi beklemeye başladım. Çok geçmeden önümde Yiğit abinin arabasının durmasıyla, kafamı kaldırıp köpek gibi camdan kafasını çıkaran Kağan'a baktım. Aklıma camdan dilini çıkaran köpek şekli gelmişti. Ufak çaplı gülme krizinden sonra Kağan'ın sesiyle göz yaşlarımı silmeye başladım.
"Ulan mahallenin delisi neye gülüyorsun?"
"Aklıma bir şey geldi, boş ver"
Gülmemi bastırmaya çalışarak, Kağan'ın kötü bakışları arasında arka koltuklardan birine oturup, camdan dışarıyı izlemeye başladım. Acaba Barış abi neredeydi? Sonuçta aynı okulda öğretmenlerdi, aslında Yiğit abi onuda okula bırakabilirdi. Birbirlerini sevmediklerini biliyorudum, hatta belki birbirlerinden nefret bile ediyor olabilirlerdi. Yiğit abinin sesiyle düşüncelerimi bir kenara ittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Kahramanım (BxB)
Teen FictionBir öğrenci ve bir öğretmen her şeye rağmen birlikte olacaklar mı? (Hitorijime My Hero'dan esinlenilerek yazılmıştır)