[0.4]

1.4K 83 6
                                    

You'd say you'd stay but then you'd run.

Öyle diyordu Billie.

Kalacağını söylerdin ama sonra koşardın.

İkimizi anlatan daha uygun bir cümle bulunur muydu, sanmıyordum.

Çünkü o gerçek bir korkaktı.

Koyu renk gözlerim teker teker kitapların üzerinde gezinirken, parmak uçlarımı tozlanmış kapakların üzerine değdirdim. Uzun süredir sayfaları aralanmamış ve anlaşılmamış onlarca cümle parmaklarımın ucundaydı.

Yanağıma düşen bir tutam saçımı kulağımın arkasına iterken, alışkanlıkla kulağımdaki halkalara dokundum. Parmaklarımı üçünün üzerinde teker teker gezdirip elimi indirdiğimde beni terk etmeyen bu alışkanlığın farkına varmamı sağlayan o ana çekildim.

Hava yağmurluydu. İkimiz dark temalı bir kafedeydik. Arka planda kısık sesli bir şarkı çalıyordu. O tam karşımda oturuyor beni her zaman etkilemeyi başardığı bakışlarına ek yüzünden eksilmeyen serseri gülüşüyle yüzümü izliyordu.

"Bakmasana şöyle," dediğimi hatırladım. Ve onun kısık sesle güldüğünü. "Nasıl bakıyorum?"

Gözlerimi kaçırmıştım.

"Ufuk." Adını yakınırcasına söylediğimde gülmüş, uzanıp yanağımdan makas almıştı.

"Tatlısın," demişti gözlerimin içine parlayan gözleriyle bakarak. "Isırmak istiyorum. Şöyle olma."

Ona gözlerimi devirmiştim ancak gülüşümü durduramamıştım. Garsonun siparişi almak adına bize doğru yaklaştığını gördüğümde ona uyaran bakışlar atmıştım. Arsızlığını yanımızda başkaları varken göstermekten asla geri duymuyordu çünkü.

"Hoşgeldiniz," dedi yaşlarımızın birbirinden çok da uzak olmadığından emin olduğum genç garson. "Ne alırsınız?"

Elindeki not defterimden kafasını kaldırıp önce Ufuk'a ardından bana döndüğünde beni görür görmez kaşları havalandı.

Gözlerinde gördüğüm ifade beni rahatsız ederken gözlerimi ondan çektim ve Ufuk'un garsona dik dik bakan gözlerine baktım.

"Yiyecek bir şeyler söyleyelim mi? Aç mısın?" Diye sordum dikkatini üzerimde toplamaya çalışırken. Ancak istediğimi alamamış, aksine garsonun ilgiyle beni dinlemesine ve yanımda erkek arkadaşım olmasına rağmen gözlerini uzun süre yüzümde gezdirmesine sebep olmuştum.

Ufuk büyük bir rahatlıkla gözlerini garsondan çekti ve bana baktı. Yerinde doğrulup kollarını masaya yasladı ve bana güzel gülümsemesini sunup garsona döndü.

"Bana sade filtre kahve," dedi gözlerini tekrar bana değdirmeden hemen önce "Bebeğim sen ne istersin?"

Ufak bir gülümsemeyle geriye yaslanıp bir bacağımı diğerinin üstüne attım.

"Aynısından."

Garson, yanımızdan uzaklaştığında Ufuk arkasından ters bir bakış atıp tekrar geriye yaslanmış alnına dökülen saçlarını geriye doğru itmişti.

Gözlerini ağır ağır saçlarımdan yanaklarıma değdirdi.

Elim yanağıma düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına atmak adına havalandı. Saçlarımı kulağımın arkasına itip elimi indirdiğimde o da büyük bir dikkatle beni izliyordu.

"Takıntın var," demişti elimi indirdiğim anda. "Farkında olmadan kulağındaki küpelere dokunuyorsun. Belli aralıklarla. Metal olan şeylere dokunmak hoşuna gidiyor."

Bekler miydin? •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin