[2.3]

437 29 27
                                    

Ahmet Hatipoğlu, Ölümle Yaşam arasında.
Sezen Aksu, Yalnızca Sitem.

"Ne demek lan benim haberim yok? Ne demek haberim yok Gurur? Oğlum biz kime emanet ettik lan bu kızı? Sen bu kızın aylardır iletişim kurduğu tek arkadaşı değil misin? Bana bak. Bak lan bana!"

Gözlerimi tavandan ayırmadım.

"Hazar, bana anlatmıyor."

Derin bir nefes aldı biri. Hemen ardından sert bir ses doldu kulaklarıma. Biri bir yere tekme ya da yumruk attı.

"Anlatmıyor diyor," sinirleri bozulmuşcasına güldü. "Amına koyarım senin. Bu kız ne zaman kime ne anlattı orospu çocuğu? Ne anlatıyorsun sen bana?"

Sesi o kadar yükseldi ki birinin "şş," dediğini duydum. Zeynel. "Uyanacak, sessiz olun."

"Nasıl sakin olayım Zeynel?" diye yükseldi bu defa. "Ne halde olduğunu görmedin mi amına koyayım? Biz yıllardır bu kızdan niye uzak duruyoruz o iyi olmayacaksa lan? Aklınız alıyor mu sizin? Bunlar ne yaşamış olabilirler bu kadar lan? Hiç mi düşünmüyorsunuz?"

Sesi o kadar tok bir şekilde dalga dalga koridoru aşıp bana ulaşıyordu ki, anın hararetiyle beni düşünemediklerinin farkında olacak kadar zihnim açılmıştı. Kızgındı. Ondan metrelerce uzak olsam da anlardım bunu. Sinirliydi.

"Aklınızı sikeyim zaten sizin," karşı taraftan ses gelmedi. Zeynel'e neden sövdüğünü anlamadım. Ki muhtemelen o da bilmiyordu. Gurur ve Ufuk'a olan öfkesinden Zeynel de payına düşeni almıştı.

"Haber verdin mi annesine?" dedi dakikalar sonra Gurura. Asla sakinleşmeden. Biliyordum. Ne olduğunu öğrenene kadar da sakinleşmeyecekti.

"Evet," dedi Gurur. Kısık bir sesle.

"Ne dedi?"

Bir süre sessizlik oldu.

"Acil bir şey olursa ararsınız."

Onlar sustular, ben yutkundum.

Tavanda öylece duran gözlerim sızladı. Hayır dolmadılar. Akıtabilecek gözyaşım kalmamıştı.

"Anasını sikeyim," diye tısladı Hazar. Ardından her neredeyse olduğu yerden çıktı ve koridorda tok adım sesleri yankılanmaya başladı.

Göz kapaklarımı gözlerimin üzerine örttüm.

Sağ gözümden düşen bir damla usulca yanağıma damladı ve çeneme doğru silik bir iz bıraktı.

İçinde olduğum rutubet kokan odaya girdiğini, adımlarını üzerinde yattığım sedire doğru attığını hissettim. Heybetli bedeni yanıma yaklaştıkça büyüdü. Yanıma yaklaştıkça hareketlerim sıfıra indi, uyandığımı bilmesin istedim.

Geldi ve bedenimin öylece uzandığı sedirin yanına bedenini devirdi. Sırtını sedire yasladı. Ciğerlerine sıkıntılı bir nefes doldurdu, başını geriye doğru atıp bedenimin üzerinde olduğu sedirin üzerindeki yumuşak mindere yasladı. Ve gözlerini kapattı, bunu hissettim.

Bir süre sessizliğin kucakladığı odada çıt çıkmadı. Dakikalar sonra konuştuğunda beni ne kadar iyi tanıdığını bana bir kere daha hatırlattı.

"Uyandığını biliyorum."

Sustum. Dakikalarca sustuk. O kadar uzun sürdü ki sessizlik, bir daha konuşmayacak sanmıştım.

"Üç yıl önce karşımıza geçip ağlayarak siz bana iyi gelmiyorsunuz dediğinde kendimi bok gibi hissetmiştim."

Sustum. Kısık sesle konuştu, konuşmaya devam etti.

Bekler miydin? •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin