[3.3]

249 16 0
                                    

Aynı gün, Gurur.

"Gurur, Benim odaya gelsene iki dakika."

Sınıfa giden merdivenleri tırmanmak üzereyken omzumun gerisinden koridoru dolduran sesle başımı arkaya çevirdim.

Müdür yardımcısı Dağhan, kapısının önünde odasına girmek üzere beni bekliyordu.

Kaşlarım çatıldı. Yakın zamanda bir vukuata karışmamıştım. Bu adamın odasına yıllardır doğru dürüst girmişliğim yoktu. Niye çağırdığına anlam verememiştim.

Bedenimi ona çevirip hafifçe başımı salladım. O önden, ben onun arkasından odasından içeri girdiğimizde arkamda kalarak kapıyı kapattı. Ardından masasının arkasındaki koltuğuna yöneldi.

"Otur," dedi eliyle önündeki iki koltuktan birini göstererek. Üzerindeki takım elbisesinin ceketini düzeltti ve koltuğuna oturdu.

Başımı sağa sola sallayarak onu reddettim. "Dersim var hocam."

Başını salladı. Eliyle önündeki evrakları düzeltirken yüzüme bakmadan konuşmaya başladı.

"Şeyda günlerdir okula gelmiyor," dosyayı sol tarafına koydu. "Bana senin haberinin olabileceğini söylediler. Nerede, biliyor musun?"

Kaşlarım olanca hızıyla çatıldı.

"Gelmeyen her öğrenciden haberdar mısınız?"

Bunu beklemiyor olacak ki afalladı. Ben ise onun bana neden Şeydayı sorduğunu anlamaya çalışıyordum. Bir şey mi olmuştu? Neden ona ulaşmaya çalışıyordu?

"Sana hesap vereceğimi mi sanıyorsun?" Sert bir ses tonuyla kurduğu cümle ifademdeki tüm duyguları silip süpürdü.

"Öyle demek istemedim," dedim buz gibi bir sesle. "Ekstra bir şey mi oldu, neden ona ulaşmaya çalışıyorsunuz?"

Gözlerini gözlerimden çekti.

"Devamsızlığı," dedi kısık bir sesle. Ardından boğazını temizledi. "Devamsızlığı sınırda. Onu daha önce uyarmıştım."

Bakışlarımı üzerinden çekmedim. Buzların sarktığı gözlerle onu incelerken dudaklarım aralandı. "İyi bir dönem geçirmiyor," dedim kafamın içinde dönen Şeydayı anımsayarak. "Okul, ilk sırada bile değil şuan."

Kaşları çatıldı. "Burası zorunlu eğitim kurumu Gurur," dedi tok ve sert bir sesle. "Kafanıza göre gelip gelmemezlik yapamazsınız."

"Kafasına göre gelmeyen kimse yok," dedim anında sözü devralarak. "12-C'den Ufuk kaza geçirdi. Çok önceden tanışıyoruz onunla. Şeyda ve arkadaşlarımız onun yanında."

Gerçeğe en yakın olan tek yalanım buydu. Şeydanın hastanede refakatçi olduğunu falan düşünmesi iyi olurdu. En azından bir hafta daha devamsızlığı tolere ederdi belki.

"Ufuk mu? Ne kazası?"

Buz gibi bir ifadeyle yanıtladım. "Motor. Yakında çıkar."

Çatık kaşlarıyla bana bakmaya devam etti. Ardından diliyle dudaklarını ıslatıp konuştu. "Şeydayla Ufuk'un yakınlık derecesini anlamadım. Devamsızlığı sınırdayken okula gelmeyecek kadar yakınlar mı?"

Bu orospu çocuğu bu konuyu neden bu kadar didikliyordu?

"Evet hocam," dedim konuyu kapatmak istercesine sert bir sesle. "Olay bildiğiniz gibi olduğuna göre yakınlar. Gidebilir miyim?"

Bekler miydin? •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin