[2.1]

454 28 17
                                    

Halil Sezai, İçim Paramparça.

Keyifle okuyun <3

.

Gururdan.

Acıya gebe bir coğrafyada yaşıyorsanız, daha kötü ne olabilir dediğiniz her an biraz daha şaşırmaya kendinizi hazırlamalısınız.

Kendi hayatım, güzeldi. Güzel diyebilirdim, evet. Büyük sorunlarım yoktu, herkesin yaşayacağı sorunlara sahiptim. Kayıplarla dolu bir hayatım yoktu. Aksine kazandım dediğim şeyler vardı. Şeyda, onlardan biriydi.

Onunla tanıştığımızda o kaybetmişti. Ben ise onu kazanmıştım.

Birinin acısı burnunuzu sızlatır mıydı, bilmiyordum. Birinin hayatı canınızı yakabilir miydi, bilmiyordum. Şeyda ile bir dosttan daha öte olduğumda öncesinde kimseyle böyle olmadığımı görmekle kalmamıştım. Biliyordum, sonrasında da kimse onun yerini dolduramayacaktı.

Çünkü bazı insanlar böyleydi. Size gül bahçeleri vadetmezlerdi. Onlarla saatlerce gülemezdiniz. Onlarlayken gökyüzü gri bir hâl alırdı. Kapalı havada öylece yağmur yağmasını beklerdiniz. Ben Şeydanın dakikalarca kahkaha atma ihtimalini değil, içinden geldiği anlardan dudaklarından dökülen kısık gülüşünü seviyordum. Bir arkadaşımla dakikalarca güldüğüm o anın vereceği huzur ve mutluluğu Şeydanın saniyelik mutluluğuna değişemezdim.

Çünkü o bunu en çok hak eden insandı. Hayatımda daha değerli çok az şey vardı. Öyle ki önceliklerini sayan insanların bahsettikleri ailelerinde benim için Şeyda da vardı.

Bundan dakikalar önce telefonum çaldığında ve Ufuk berbat bir sesle beni aradığında, Şeydanın kötü bir halde olduğunu söylediğinde evimde öylece oyun oynarken bilgisayar başından nasıl kalktığımı ve üzerime şu saçma sapan şeyleri ne ara geçirdiğimi bilmiyordum. Çünkü o an, bunları düşünemeyecek kadar  korkuyla dolmuştum. Çünkü çok iyi biliyordum ki şans denilen kavram benim arkadaşımla uzaktan bile selamlaşmıyordu, bu saatte aldığım bu telefonun sonunun iyi bitmesinin olasılığı bile yoktu. Ben gittiğim yerde bir enkaz bulacağımı bilerek koşuyordum.

Endişeli gözlerimle Ufuk'un yarım yamalak tarif ettiği sokağı ararken kafamda dönüp dolanan düşüncelerim içimde huzursuzluklar silsilesi doldurmaktan öteye gitmedi. Korkuyla karışık endişeyle girdiğim yeni sokakta gözlerim hızla gezindi. Sonunda aradığımı bulduğum sokak, şiddetle yağan yağmurun zeminini ıslattığı turuncu bir sokak lambasının aydınlattığı o loş sokaktı.

Adımlarım zemine çakılı kaldı.

Yarılırcasına gürültüyle yağan yağmurun altında o sokağın girişinde, gördüklerimle olduğum yere çakılı kaldım.

Her şeyi görmeye hazırlıklı olduğumu düşünürdüm bu zamana kadar. Ancak kaderin bizimle oyunlar oynamayı sevdiğini unutuyordum.

Bir anda bedenim öne doğru atıldı. Zeminde mahvolmuş bir halde küçüldükçe küçülen onun yanına attım kendimi. Kalbim o an öylesine acıyordu ki sanki elime verseler acı acı inlerdi. Kulaklarımı uğuldatan bir acıydı bu. Onu o halde gördüğümde gözlerimi dolduran bir acı.

"Şeyda?" dedim endişeden titreyen sesimle. Gözlerime yağmur damlaları mı kaçmıştı? Görüşüm hiç olmadığı kadar bulanıktı o anlarda.

Bekler miydin? •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin